7 Şubat 2014 Cuma

Komşu Komşu Hu Hu..




Birkaç aydır sürekli hastalık haberleri duymaktan, izlemekten yorulmuştum. Grip salgını, bulunamayan ilaçlar.. ''Çocuğunuzu dışarı çıkarmayın salgın var , yok çıkarın soğuk hava iyi gelir!''  söylemleri vs. Hasta olanları gördükçe ‘’ Aman çocuklara gelmesin hastalık falan! ‘’ modundaydım. En zoru da çocukların hasta olmasıdır anneler iyi bilir. Annenin hasta olması da çok zormuş anladım birkaç gün önce kendimi acilde bulunca.

Evet ‘’ Aman hasta olmayayım! ‘’ derken ben de hastalandım. Ben hasta olmayayım düşüncesinin de hastalığı çağırma yöntemi olduğunu bildiğim halde yine yakalandım işte bu tuzağa. Çok şükür salgın ve bulaşıcı olan şu çok popüler hastalık değildi benimki. Benim için popülerliğini hiç yitirmeyen migren yine. ‘’ Biliyorum senin sebebini sevgili migrenim artık beni terket! ’’ desem de bir türlü beni bırakmayan migrenim.

Bir gece başlayan şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı ile sabaha kadar beni uğraştırdı. Sabah oldu eşim işe gidecek ama beni ve çocukları bırakıp gidemiyor. Birkaç saat izin aldı çocuklara bakıyor ama ben ilaçlarımı almama rağmen düzelmek yerine daha da kötüleştim. Hastaneye gitmemiz gerekiyordu. Peki ya çocuklar ne olacak onlara kim bakacaktı? O halimle çocukları hazırlayıp onları da hastaneye götürmek bana çok zor geliyordu. Eşim hazırlardı elbette ama çocukları hastaneye sürüklemek hiç işime gelmiyordu açıkçası. Doğru dürüst kimseyi tanımadığımız bu şehirde ‘’ Hadi gel ihtiyacım var sana ’’diyecek birini bulmak zordu o an için.

Komşularımı düşündüm. ‘’ Bir ihtiyacın olursa ara. ’’ diyen ama benim hayatımı gözetlemekten başka işleri olmayan komşularımı. Bana sabah kaçta kalkıp akşam kaçta yattığımı, gece hangi saatte ışığımızın açık olduğunu söyleyen komşumu mu çağırsaydım yoksa evime girip çıkanı takip edip sonra da merakından kim olduklarını öğrenmeye gelen komşumu mu? İmalı imalı '' Çocukların sesleri geliyordu yine! '' diyen duyduğu konuşmalardan örnekler veren komşumu mu yoksa her fırsatta ağzımdan bir iki kelime dedikodu alıp gitmeye çalışan komşumu mu? ''Çamaşırın hiç bitmiyor, makinen hiç susmuyor!'' diyen komşumu mu? Hiç biri çekici gelmedi o an için. '' Annemden uzakta olmuş zormuş.'' diye düşündüm yine. Annemin '' Ben size o kadar uzaklara gitmeyin demiştim!'' dediğini duyar gibi oldum. Üzüldüm bir de kendi kendime. Bu arada başım çatlayacak gibi ağrıyor midem sürekli bulanıyordu. Bir yandan da çocukları düşünüyordum. Eşim tüm gün izin almış bakıyordu ama aklım çocuklardaydı. Yattığım yerden onları özlüyordum. Bir de benim yanıma gelmek için ağladıklarını gördükçe daha kötü oldum tabi..

Seçenek ararken evime temizliği de gelen apartman görevlisinin eşini aradım. O '' Tamam ben bakarım.'' deyince çocukları ona bırakıp hemen hastaneye gittik. Klasik testler serumlar vs. Eve geldik hala iyi değildim. Uzun saatler süren yatmalar ve bir gece daha baş ağrılarıyla geçen bir süreden sonra iyileştim. Bu arada beni o halde gören kızımın içli içli ağlamasını hiç unutamıyorum. Hemen hissetti hastalığımı ve sonra tüm gün kucağımdan inmek istemedi. Her şeyi ne kadar çabuk hissediyorlar ve anlıyorlar. Bizim sandığımızdan çok daha fazlasını hissediyorlar. Hastalığımı anlatmak değil niyetim bu arada. Günümüzdeki komşuluk ilişkilerini  birazcık aktarmak kendimce..

Her zaman ailemizden yakınlarımızdan biriyle aynı şehirde yaşayamayız. Aynı şehirde tanıdıklarımız olsa bile ihtiyacımız olduğunda o an müsait olmayabilirler. Gelemeyebilirler. Hasta ve bir şehirde yalnızsan iki çocukla  son çare hep beraber toplanıp hastaneye gitmek tabi.. Ama bu soğuk günlerde kat kat çocuğu giydir, eşyalarını hazırla, dışarı çıkar bir de hastane ortamına girdir yapmak istediğim en son şey o an için benim. Komşular tabi hemen yardıma koşmalı diye düşünüyor insan ama  eskidenmiş o komşu dayanışmaları. Kapılarınız birbirine bakıyor, odalarınız dip dibe ama herkesin dünyası kendine artık.

Ben şu an yaşadığım apartman için diyebilirim ki artık komşulukta belli kriterlere sahip. Öncelikle apartmanın genel bir konsepti oluyor. Bizimkinin konsepti çalışmayan ev hanımları. Genelde artık lise ve üniversite çağında çocukları olan eşlerinin emekliliği gelmiş, kendi aralarında günler, toplantılar düzenleyen bir komşu konsepti. Her an birbirinin evine girip çıkabilen kahvaltı, kahve, çay saatlerinde toplanan bir yapıdalar. Ben tabi onlara biraz farklı geldim sanırım. Şu an olmasa bile çalışıyorum, onlara göre  daha gencim, çocuklarım daha küçük.. Yaşam anlayışım farklı. Birkaç kez bana aynı uygulamaları yapmaya çalışsalar da bir sonuç alamayınca vazgeçtiler sanırım. Ben onların ne günlerine ne gezmelerine ayak uyduracak durumdayım. Hal böyle olunca eskiden sık sık gelen komşularım artık daha az gelir oldular ve artık içeriye girmeden kapıdan dönmeye başladılar. Böyle bir ortamda da başım sıkışınca '' Hadi gel yardım et bana!'' diyebileceğim bir komşuluk ilişkim olmadı dolayısıyla.

Garip gelen durumlar bana işte. Belki hep çalıştığım için bana zor geliyor bu ilişkileri yaşatmak. Çat kapı birinin evine girip kahve, çay içmek. İki çift dedikodu yapmak. Bunlar tamam da anlayamadığım şu gözetleme merakları. Ben dışarıda ne olup bittiğinin farkında değilken onlar apartmana kim geldi kime geldi hepsinin farkındalar. Bir de gelip ayak üstü bana anlatıyorlar etrafta ne olup bittiğini. Olaylardan geri kalmayayım istiyorlar sanırım. Sürekli '' Bize de gel, bize de gel! '' diyorlar. Ama hiç biri '' İki bebekle gelemezsin birini ben alayım sen diğerini, hadi gel! '' demiyor. Ben de çok gitme arzusunda olmadığımdan sanırım çözüm üretmiyorum bu duruma. Bir tabağa iki dilim kek koyup garip bir gülümseme ile ''Geçende tabağımı geç getirdin şimdi bunu hemen alayım!'' diyorlar. O iki keki yemeden iade etme isteği uyandırıyorlar. ''Geçen gün şu plakalı arabayla doktordan mı geliyordunuz? '' derken ben bindiğimiz arabanın plakasını düşünüyorum '' Yok doktora gitmedik gezdik!'' derken buluyorum kendimi. Evi koklayıp hangi yemeği yaptığımı tahmin etmeye çalışıyorlar. Sürekli zile sonuna kadar basıp '' Aa çocuklar uyuyorlar mıydı?'' diyene ne demeli.. Kendilerinin çocuk yetiştirme yöntemlerini anlatmalarını hiç açmayayım. En sinir olduğumda sürekli ''Siz neden buraya taşındınız anlamıyorum!'' diyen komşum..

Ne yapalım herkes nasıl büyütüyorsa çocuklarını biz de büyüteceğiz. Bazen hasta, bazen yorgun.. Bazen herşey yolunda bazen eksikler fazla.. Bazen aileden uzakta bazen yakında. Günümüz koşulları neyi gerektiriyorsa öyle.. Kimseyi '' Niye bana yardımcı olmuyorsun ya da niye çocuklarıma bakmıyorsun! '' diye yargılayamam. Çocuklar benim ve elimden geldiğince onlara bakmak benim sorumluluğum elbette. Bunun için kimseye kızmaya da hakkım yok. Sadece bu hastalık bana komşularımı hatırlattı. Meraklı komşularımı. Paylaşmak istedim. '' Artık komşuluk ilişkileri niye eskisi gibi değil? '' derseniz artık insanlar hayatlarında daha özgür olmak istiyorlar derim. Sürekli hayatlarını merak eden insanlara fazla yaklaşmak istemiyorlar. Herkes kendi hayatını istediği gibi yaşamak istiyor. Birileriyle zoraki paylaşımda bulunmaktansa kendi haline yaşamayı tercih ediyorlar. Herkesin gündemi farklı artık. Evlerinde ne olup bittiğinin başkaları tarafından gözetlenmesini garip bulup onlarla paylaşacak noktalarının olmadığını da düşünüyor olabilirler.. Herkese dilediği gibi komşularla karşılaşmayı diliyorum.. Sevgiler..

4 yorum:

  1. çoook geçmiş olsun canımmm komşuluk ilişkisinide çok takılma heryerde böyle bir tek sende değil meraklılar sıkma canını :) sevgiler

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim. iyiyim artık. komşulara alıştım artık onlar da öyle zaman geçiriyorlar işte..sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Büyük şehirlerde komşuluk ilişkilerini yürütmek biraz zor. Çok haklısınız. Bir sürü komşu olmaktansa bir tane adam gibi, samimi komşu olsun yeter. Sanırım ikizleriniz var. Güle güle büyütün. Bu arada izlemedeyim sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de isterdim samimi candan bir komşum olmasını. Malesef şu an yok belki sonra olur. Teşekkürler ilginize. Evet yirmi aylık ikizlerim var. sevgiler..

      Sil