Birkaç aydır sürekli hastalık haberleri duymaktan, izlemekten yorulmuştum. Grip salgını, bulunamayan ilaçlar.. ''Çocuğunuzu dışarı çıkarmayın salgın var , yok çıkarın soğuk hava iyi gelir!'' söylemleri vs. Hasta olanları gördükçe ‘’ Aman çocuklara gelmesin hastalık falan! ‘’ modundaydım. En zoru da çocukların hasta olmasıdır anneler iyi bilir. Annenin hasta olması da çok zormuş anladım birkaç gün önce kendimi acilde bulunca.
Evet ‘’ Aman hasta olmayayım! ‘’ derken ben de hastalandım.
Ben hasta olmayayım düşüncesinin de hastalığı çağırma yöntemi olduğunu bildiğim
halde yine yakalandım işte bu tuzağa. Çok şükür salgın ve bulaşıcı olan şu çok
popüler hastalık değildi benimki. Benim için popülerliğini hiç yitirmeyen
migren yine. ‘’ Biliyorum senin sebebini sevgili migrenim artık beni terket! ’’
desem de bir türlü beni bırakmayan migrenim.
Bir gece başlayan şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı ile
sabaha kadar beni uğraştırdı. Sabah oldu eşim işe gidecek ama beni ve çocukları
bırakıp gidemiyor. Birkaç saat izin aldı çocuklara bakıyor ama ben ilaçlarımı
almama rağmen düzelmek yerine daha da kötüleştim. Hastaneye gitmemiz
gerekiyordu. Peki ya çocuklar ne olacak onlara kim bakacaktı? O halimle
çocukları hazırlayıp onları da hastaneye götürmek bana çok zor geliyordu. Eşim
hazırlardı elbette ama çocukları hastaneye sürüklemek hiç işime gelmiyordu açıkçası. Doğru
dürüst kimseyi tanımadığımız bu şehirde ‘’ Hadi gel ihtiyacım var sana ’’diyecek
birini bulmak zordu o an için.
Komşularımı düşündüm. ‘’ Bir ihtiyacın olursa ara. ’’ diyen ama
benim hayatımı gözetlemekten başka işleri olmayan komşularımı. Bana sabah kaçta
kalkıp akşam kaçta yattığımı, gece hangi saatte ışığımızın açık olduğunu
söyleyen komşumu mu çağırsaydım yoksa evime girip çıkanı takip edip sonra da
merakından kim olduklarını öğrenmeye gelen komşumu mu? İmalı imalı '' Çocukların sesleri
geliyordu yine! '' diyen duyduğu konuşmalardan örnekler veren komşumu mu yoksa her fırsatta ağzımdan bir iki kelime dedikodu
alıp gitmeye çalışan komşumu mu? ''Çamaşırın hiç bitmiyor, makinen hiç susmuyor!'' diyen komşumu mu? Hiç biri çekici gelmedi o an için. '' Annemden uzakta olmuş zormuş.'' diye düşündüm yine. Annemin '' Ben size o kadar
uzaklara gitmeyin demiştim!'' dediğini duyar gibi oldum. Üzüldüm bir de kendi
kendime. Bu arada başım çatlayacak gibi ağrıyor midem sürekli bulanıyordu. Bir
yandan da çocukları düşünüyordum. Eşim tüm gün izin almış bakıyordu ama aklım
çocuklardaydı. Yattığım yerden onları özlüyordum. Bir de benim yanıma gelmek
için ağladıklarını gördükçe daha kötü oldum tabi..
Seçenek ararken evime temizliği de gelen apartman
görevlisinin eşini aradım. O '' Tamam ben bakarım.'' deyince çocukları
ona bırakıp hemen hastaneye gittik. Klasik testler serumlar vs. Eve geldik hala
iyi değildim. Uzun saatler süren yatmalar ve bir gece daha baş ağrılarıyla
geçen bir süreden sonra iyileştim. Bu arada beni o halde gören kızımın içli
içli ağlamasını hiç unutamıyorum. Hemen hissetti hastalığımı ve sonra tüm gün
kucağımdan inmek istemedi. Her şeyi ne kadar çabuk hissediyorlar ve anlıyorlar.
Bizim sandığımızdan çok daha fazlasını hissediyorlar. Hastalığımı anlatmak
değil niyetim bu arada. Günümüzdeki komşuluk ilişkilerini birazcık aktarmak kendimce..
Her zaman ailemizden yakınlarımızdan biriyle aynı şehirde
yaşayamayız. Aynı şehirde tanıdıklarımız olsa bile ihtiyacımız olduğunda o an
müsait olmayabilirler. Gelemeyebilirler. Hasta ve bir şehirde yalnızsan iki
çocukla son çare hep beraber toplanıp
hastaneye gitmek tabi.. Ama bu soğuk günlerde kat kat çocuğu giydir, eşyalarını
hazırla, dışarı çıkar bir de hastane ortamına girdir yapmak istediğim en son
şey o an için benim. Komşular tabi hemen yardıma koşmalı diye düşünüyor insan
ama eskidenmiş o komşu dayanışmaları. Kapılarınız
birbirine bakıyor, odalarınız dip dibe ama herkesin dünyası kendine artık.
Ben şu an yaşadığım apartman için diyebilirim ki artık
komşulukta belli kriterlere sahip. Öncelikle apartmanın genel bir konsepti
oluyor. Bizimkinin konsepti çalışmayan ev hanımları. Genelde artık lise ve üniversite
çağında çocukları olan eşlerinin emekliliği gelmiş, kendi aralarında günler,
toplantılar düzenleyen bir komşu konsepti. Her an birbirinin evine girip çıkabilen
kahvaltı, kahve, çay saatlerinde toplanan bir yapıdalar. Ben tabi onlara biraz
farklı geldim sanırım. Şu an olmasa bile çalışıyorum, onlara göre daha gencim, çocuklarım daha küçük.. Yaşam
anlayışım farklı. Birkaç kez bana aynı uygulamaları yapmaya çalışsalar da bir
sonuç alamayınca vazgeçtiler sanırım. Ben onların ne günlerine ne gezmelerine
ayak uyduracak durumdayım. Hal böyle olunca eskiden sık sık gelen komşularım
artık daha az gelir oldular ve artık içeriye girmeden kapıdan dönmeye
başladılar. Böyle bir ortamda da başım sıkışınca '' Hadi gel yardım et bana!'' diyebileceğim bir komşuluk ilişkim olmadı dolayısıyla.
Garip gelen durumlar bana işte. Belki hep çalıştığım için
bana zor geliyor bu ilişkileri yaşatmak. Çat kapı birinin evine girip kahve,
çay içmek. İki çift dedikodu yapmak. Bunlar tamam da anlayamadığım şu gözetleme
merakları. Ben dışarıda ne olup bittiğinin farkında değilken onlar apartmana kim
geldi kime geldi hepsinin farkındalar. Bir de gelip ayak üstü bana anlatıyorlar
etrafta ne olup bittiğini. Olaylardan geri kalmayayım istiyorlar sanırım.
Sürekli '' Bize de gel, bize de gel! '' diyorlar. Ama hiç biri '' İki bebekle gelemezsin
birini ben alayım sen diğerini, hadi gel! '' demiyor. Ben de çok gitme arzusunda
olmadığımdan sanırım çözüm üretmiyorum bu duruma. Bir tabağa iki dilim kek
koyup garip bir gülümseme ile ''Geçende tabağımı geç getirdin şimdi bunu hemen alayım!'' diyorlar. O
iki keki yemeden iade etme isteği uyandırıyorlar. ''Geçen gün şu plakalı arabayla
doktordan mı geliyordunuz? '' derken ben bindiğimiz arabanın plakasını düşünüyorum '' Yok doktora gitmedik gezdik!'' derken buluyorum kendimi. Evi koklayıp hangi yemeği
yaptığımı tahmin etmeye çalışıyorlar. Sürekli zile sonuna kadar basıp '' Aa çocuklar uyuyorlar mıydı?'' diyene ne demeli.. Kendilerinin çocuk yetiştirme
yöntemlerini anlatmalarını hiç açmayayım. En sinir olduğumda sürekli ''Siz neden buraya taşındınız anlamıyorum!'' diyen komşum..
Ne yapalım herkes nasıl büyütüyorsa çocuklarını biz de
büyüteceğiz. Bazen hasta, bazen yorgun.. Bazen herşey yolunda bazen eksikler
fazla.. Bazen aileden uzakta bazen yakında. Günümüz koşulları neyi gerektiriyorsa öyle.. Kimseyi '' Niye bana yardımcı olmuyorsun ya da niye çocuklarıma
bakmıyorsun! '' diye yargılayamam. Çocuklar benim ve elimden geldiğince onlara
bakmak benim sorumluluğum elbette. Bunun için kimseye kızmaya da hakkım yok.
Sadece bu hastalık bana komşularımı hatırlattı. Meraklı komşularımı. Paylaşmak istedim. '' Artık komşuluk ilişkileri niye eskisi gibi değil? '' derseniz artık insanlar hayatlarında daha özgür olmak istiyorlar derim. Sürekli hayatlarını merak eden insanlara fazla yaklaşmak istemiyorlar. Herkes kendi hayatını istediği gibi yaşamak istiyor. Birileriyle zoraki paylaşımda bulunmaktansa kendi haline yaşamayı tercih ediyorlar. Herkesin gündemi farklı artık. Evlerinde ne olup bittiğinin başkaları tarafından gözetlenmesini garip bulup onlarla paylaşacak noktalarının olmadığını da düşünüyor olabilirler.. Herkese dilediği gibi komşularla karşılaşmayı diliyorum.. Sevgiler..
çoook geçmiş olsun canımmm komşuluk ilişkisinide çok takılma heryerde böyle bir tek sende değil meraklılar sıkma canını :) sevgiler
YanıtlaSilteşekkür ederim. iyiyim artık. komşulara alıştım artık onlar da öyle zaman geçiriyorlar işte..sevgiler.
YanıtlaSilBüyük şehirlerde komşuluk ilişkilerini yürütmek biraz zor. Çok haklısınız. Bir sürü komşu olmaktansa bir tane adam gibi, samimi komşu olsun yeter. Sanırım ikizleriniz var. Güle güle büyütün. Bu arada izlemedeyim sevgiler
YanıtlaSilEvet ben de isterdim samimi candan bir komşum olmasını. Malesef şu an yok belki sonra olur. Teşekkürler ilginize. Evet yirmi aylık ikizlerim var. sevgiler..
Sil