23 Nisan 2014 Çarşamba

Çocukların Bayramı Kutlu Olsun:)

Bugün 23 Nisan. Çocukken heyecanla gelmesini beklerdik. Çocukluğumun köy okulunda çiçeklerle, bayraklarla, şiirlerle, yarışmalarla, şarkılarla ne çok bayram kutladık. Çok mutlu olurduk kendi bayramımızda. Uzun yıllar her çocuğun kendi bayramını kutlayabileceği bir ülke diliyorum tüm çocuklar için.

Ulu önder Atatürk'ün bize ve çocuklarımıza bıraktığı bu güzel, özel ve anlamlı bayram tüm çocuklara kutlu olsun. Tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' nı kutluyorum.

11 Nisan 2014 Cuma

Yeni Hobim: Amigurumi



Amigurumi kelimesini ilk duyduğumda ne olduğunu anlayamamıştım. Tabi merak ettim ve hemen araştırdım. Anladım ki amigurumi Japonların tığ ile örgü oyuncak örme sanatıymış. Yapılan oyuncakları inceledim ve '' Keşke ben de yapabilsem! '' diye de iç geçirdim. Örgü işlerinden az çok anlarım. Geçtim internetin başına ve nasıl yapıldıklarını araştırdım. Özellikle iki tane web sitesi bana çok yardımcı oldu. Bu web siteleri www.yaseminkale.com ve www.amigurumiaskina.blogspot.com. Bu sitelerdeki oyuncakları benim yapabilmem için çok çalışmam lazım çok. Yine de bir yerden başlamak lazım dedim ve ilk olarak üst resimde gördüğünüz kuşları yaptım. Aslında bunlar tavuk olacaktı ama böyle karışık  bir şey çıktı ortaya. Ama oğlum bunlardan sarı olanla uyuyor uzun süredir. Daha önce hiç oyuncak istememişti hepsini atmıştı yatağından. Şimdi bu ilginç kuş türüyle uyuyor:)



Sonra bu tırtılı yaptım. Tırtılım beğenildi. Ben de beğendim:) Tırtılı da pek sevdi benim kuzular. Sarılıp seviyorlar arada..




Son olarak gördüğünüz meyveleri yaptım. Bir de kızım çiçekleri çok sevdiği için ona çiçek yaptım. Her gördüğü çiçekle konuşuyor ve eliyle çiçekleri seviyor çünkü. Bunları da çok sevdiler. '' Anne elma elma, çiççek '' kelimelerini duymak beni daha da mutlu ediyor.

Sevdim ben bu işi. Şimdi bir ördek yapıyorum. Umarım ördeğe benzer:) Siz de çocuklarınıza yapabilirsiniz örgü biliyorsanız. Hem yapması zevkli hem de çocuklar çok seviyor bu oyuncakları. Onlara kavramları öğretmek için de ideal. Özellikle www.yaseminkale.com bu işin üstadı olmuş. Sayfasını ziyaret ederseniz yaptığı birbirinden güzel oyuncakları görebilirsiniz. İstediğiniz oyuncağı siparişte verebiliyorsunuz ayrıca. Bir de facebook'ta çok güzel paylaşımları olan ve siparişle istediğiniz oyuncağı yapan Amigurumi Dünyam' ı da şu linkten inceleyebilirsiniz  ve takibe alabilirsiniz. https://www.facebook.com/pages/Amigurumi-D%C3%BCnyam/1408660222719336?ref=profile Ayrıca www.amigurumidunyam.blogspot.com adresinden de takip edebilirsiniz. 

Yeni hobim amigurumi:) Akşam çocuklar uyuyunca ben de oyuncak örüyorum bu aralar. Beğendiniz mi amatör çalışmalarımı:) Bakalım yenilerini yapabilirsem paylaşırım yine.  Sevgilerimle..

9 Nisan 2014 Çarşamba

Hayat Devam Ediyor...



Bu aralar yazmak içimden gelmiyor. Son günlerde yaşadığımız çocuklarla ilgili üzücü durumlar beni çok etkiledi. Bir yerlerde acı çeken annelerle ben de acı çektim, üzüldüm, içim yandı. Yaşananlar karşısında ne desek boş. O ailelerin acılarını hafifletmek kolay değil. Sadece sabır dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor sanırım.

Konu çocuk olunca akan sular duruyor işte. Daha minicik bedenlere olumsuz hiç bir şeyi yakıştıramıyoruz. Sadece son yaşanan olaylar değil acı çeken, çocuğunun yolunu bekleyen, hasta çocuğuna kendini feda eden bir çok anne var elbette. Biz gündemde olup haberlerde gördüklerimizi biliyoruz sadece. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın. Tarifi zor sadece yaşayanın bileceği bir durum. 

Bu olayları gördükçe ben de tedirgin oldum tabi. Evin içinde bile azıcık sesleri kesilse neredeler diye koşuyorum. Balkonları, dış kapıyı kilitliyorum. Zaten evin içinde bir çok güvenlik önlemini almıştık. Yine de aniden ellerine bir şey geçer diye daha bir dikkatliyim. İnstagramdan çocuklarımın resimlerini kaldırdım. Bir çocuk oyununu telefonunuza indirdiğinizde çocuk istismarcıları tarafından gözetlendiğinizi öğrendikten sonra zaten çocuklarımın resimlerini paylaşmaktan korkuyordum. Sonuçta şifreli vs ama internette isteyince isteyen birçok şeyi yapabiliyor.

İnsan etraftaki tehlikeleri farkettikçe daha da bir endişe taşıyor çocuklar için. Şimdi daha çok küçükler bizim korumamız altındalar. Biraz büyüyüp hayatın içine girmeye başladıklarında kötülüklerden tehlikelerden nasıl koruyacağız endişesi taşıyoruz ister istemez. Asla anlayamadığım nasıl bir ruh hali olduğuna da anlam veremediğim, aklımın hayalimin almadığı çocuk istismarlarına karşı özellikle.

Nasıl insanlıktan çıkıp bu noktaya gelir biri. Gerçekten ben asla ama asla anlayamıyorum. Asla da anlamak istemiyorum. Hani Allah'ın gücüne gitmesin derler ya ben de öyle diyorum ve her şerde bir hayır vardır sözüne çok inanan biri olarak çocuk istismarı ve ardından o küçücük bedene kıyanların olaylarındaki hayrı ben görmekte zorlanıyorum.

Toplumumuzda böyle insanların olduğunu, belki de çok yakınımızda, bindiğimiz otobüste, gezdiğimiz parkta, gittiğimiz yerlerde olduklarını düşündükçe çocuklarım için bir daha endişeleniyorum. Anne baba olarak çocuklarımıza çok çok iyi sahip çıkmalıyız. Çocuklarımızı da yaşlarına uygun şekilde bilinçlendirmeliyiz.

Kendi çocukluğumu hatırlıyorum da biz sokaktan içeri girmezdik. Hani 90'lar Dizisinin şarkısında diyor ya '' Biz sokaklarda oynayan dertsiz son çocuklardık.'' Aynen öyleymiş meğer.. Saatlerce sokakta oyunlar oynardık. Öyle tedirgin olunacak durumlar yokmuş o zamanlar demek ki. Şimdi çocuklar sokakta yine oynuyorlar belki ama anne baba biraz uzaktan onları izliyor. Öyle akla hayale gelmedik olaylar duyuyoruz ki, bir anlık dalgınlık bile çocuğunuzun gözden kaybolmasına neden olabiliyor. Şimdi anneler babalar da dertli çocuklar da sanırım..

Böyle işte bende durumlar. Tabi öncelikle insan olarak ve bir anne olarak etrafımda olup bitenlere duyarsız kalamam. Bazıları diyor ya '' Aman izleme böyle programları, dinleme bunları! '' diye. Kısaca '' Duyarsızlaş! '' diyor. Hayatta pozitif düşünceye inanan biriyim ve endişelerimizin biz düşündükçe gerçeğe dönüşme ihtimaline.. Elbette ah vah ne olacak halimiz modunda değilim.. Sadece üzgünüm ve bunu paylaşmak istedim. Allah herkesin çocuğuna sağlık versin, korusun.. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve hayat devam ediyor.. Sevgilerimle..



3 Nisan 2014 Perşembe

Hayatımda Bahar Temizliği



Geçenlerde rüyamda yeniden ikizlere hamile olduğumu gördüm. Yeni ikizlerimle dört çocuğum oluyordu. Uyandım ve rüyanın etkisinden kurtulamadım. Yeniden ikiz bebek sahibi olmak.. Hem de önceden iki tane daha varken. Nasıl olurdu acaba? Bu rüyayla ikizlerimin hayatıma girmesiyle değişen şeyleri düşündüm. Şöyle yirmi bir ay öncesinden günümüze değişen hayatımı.. İkizlerimin hayatıma girmesiyle yaptığım bahar temizliğini..

Bahar gelince hani herşey çıkarılır, yıkanır, temizlenir ya bende arasıra hayatımda bahar temizliği yaparım. Beni yoran, enerjimi tüketen, hayatıma anlam katmayan insanları şöyle bir siler süpürürüm. Bugüne kadar da sildiklerimden öyle pişman olduğumda olmadı açıkçası. Çünkü ben bir ilişkinin yürümesi için gereken neyse yaparım ama bir noktaya kadar. Artık karşı taraf bunu suistimal ediyor ve beni üzüyorsa o ilişkiyi devam ettirmektense ya biraz yavaşlatır ya da tamamen silerim.

Rüyamda yeniden ikiz bebek beklediğimi görünce yeniden iki tane daha bebeğim olsa ne yapardım diye düşündüm. İster miydim? Eğer yaşadıklarımdan farklı bir durumda olsaydım isterdim sanırım. Vazgeçemezdim. Yaşadıklarım derken maddi ve manevi yaşadıklarım. İkizlerimin doğumuyla bir anda hayatım değişti benim. Herşey yolunda giderken özellikle yaşadığımız maddi sorunlar, eşimin aniden tayini çıkması, bir süre bebeklerle annemlere taşınmam, sonra herkesten uzak bir şehirde kurduğumuz yeni hayat. Zor günler geçti biraz. Bebekler daha küçüktü ve benim daha çok yardıma ihtiyacım vardı o günlerde. Eşimin tayini ile bizden aylarca uzak kalması bu sürede annemle bebeklere bakmamız, o arada annemin kolunun kırılması. Herşey üst üste gelir derler ya biraz öyle oldu işte. 

Kolay değildi o günler. Ben ruhen ve bedenen çok yoruluyordum ve artık bu yorgunluk beni gergin bir insan haline getirmişti. Tabi bebeklerime o ruh haliyle ne kadar faydalı bir anne oldum tartışılır. Sadece onların mutlu, huzurlu olması için uğraşırken yaşadığım gerginlikler onları da istemeden de olsa etkiliyordu elbette. Sonuçta herşeyin farkındalar çünkü. Tabi o döneme ait benim pişmanlıklarım da ayrı bu arada.. 

O zorlu günler geride kaldı. Artık yeni hayatımıza alıştık diyebilirim. Bebeklerimin de büyümeleriyle bakımları daha kolaylaştı. Yine yoruluyorum ama eskisi kadar değil. Daha yeni yeni normal halime, normal kişiliğime döndüğüme inanıyorum. Çünkü ruhen ancak rahatladım. Bu süreçte hayatımdan da bir sürü kişiyi çıkardım. Bu zorlu sürecimde benim yanımda olmayıp destek yerine köstek olanları sildim. Bazılarıyla da ilişkilerimi yavaşlattım.

Kim mi bu temizlenenler… İki bebekle ne yapacağımı şaşırıp yardıma ihtiyacım olan o günlerde ‘’ Bir isteğin var mı, senin için ne yapabiliriz?’’ diye sormak yerine arayıp eşimi eleştiren, yaşadıklarımızı eleştiren kişiler..  Ben ve eşim ihtiyacı olan herkese evimizi ve cüzdanımızı hiç çekinmeden, sorgulamadan açarken bizim zor günlerimizde '' Görmedim, duymadım, bilmiyorum '' u oynayanlar.. İki bebekle ne yaptılar iyiler mi, diye merak etmek yerine sürekli eleştiri yağmuruna tutanlar.. Eşimin tayini çıkıp bizim düzenimiz bozulunca bundan mutluluk duyup neredeyse kutlama yapanlar.. 

Aylarca bebeklerden başka bir hayatım olmayıp bir kez bile dışarı çıkmadığım halde ruh halim iyice gerginken beni anlamayanlar.. Maddi sorunlar yaşadık diye  eşimden ayrılacağımı zannedenler.. O karışıklar arasında telefonlarına cevap veremediğim için bana küsenler.. Zor zamanlarında hiç düşünmeden yardımına koştuklarım ama geçmişte yaşananları çabucak unutanlar.. Bana yapmacık davranışlarla iyi görünmeye çalışanlar.. Benim kolum ağrırken iyileştirmeye çalışmak yerine kolumu daha da çekip beni yaralayanlar, üzenler, kıranlar.. Bu liste daha uzayabilir. Ama bu kadar yeterli sanırım.

Kısaca bu yazıyı okurken acaba benden mi bahsediyor diye düşünüp kalbi çarpanlar.. Artık eskisi gibi arayıp sormadıklarım. Sevinçlerini, mutluluklarını, üzüntülerini paylaşmadıklarım. '' Acaba iyi mi, hayatı nasıl? '' diye merak etmediklerim, unuttuklarım..  Evet sizlerden bahsediyorum.. Sizleri temizledim birazcık. Ben iyi durumdayken siz de benimle iyiydiniz. Şimdi ben zor durumda kalınca yanımda değilsiniz. O halde ben de artık sizin yanınızda değilim.. Şunu unutmamak lazım hayatta bumerang etkisi diye bir şey var. Neyi fırlatırsanız o döner size geri gelir. Düşünceleriniz bana yaşattıklarınıza benzer şekilde sizi de sarsabilir.. Hayat hep aynı düzlükte sürmez. Zorluklar herkes içindir ve ilahi adalet vardır...

Eğer böyle zorlu bir süreçte iki bebek yetiştirmek zorunda kalmasaydım, bakıcılarım olsaydı, ev işlerini yetiştirmek gibi bir sorunum olmasaydı, nefes alabileceğim kendime ait zamanlarım olsaydı, bebekleri birkaç saat olsa da birilerine bırakıp kuaföre gitmek, dışarıda dolaşmak, alışveriş yapmak vs. ya da hiçbir şey düşünmeden uyumak için vaktim olsaydı; bebeklerin bezini mamasını nasıl alacağız endişesi olmadan her ihtiyacını karşılayabilecek maddi imkanım olsaydı, bu süreçte bana gerçekten destek olan birileri olsaydı evet yeniden ikizlerim olsun isterdim.

İkizlerimle hayatımda bahar temizliği yaptım. Sildiklerimi yeniden yazmaya pek niyetim yok. Yaşamda her zorlu deneyim insana yeni bir şeyler öğretir. Ben de bu süreçte bazı kişilerin gerçek yüzlerini gördüm, tanıdım.. İlişkilerimi yeniledim.. Öğrendim, değiştim.. Yaşadıklarımın sorumluluğunu alıyorum ve kimseyi suçlamıyorum. Sadece bu sürecin bana almam gereken dersleri öğrettiği  için şükrediyorum.  Elbette her kışın sonrası bahar. Benim kışım da bitmek üzere. Şimdi sıra baharda. Ama bu baharda birçok kişi yanımda olmayacak. Çünkü son bahar temizliğimde birazını sildim. Geri dönüşüm kutusunu da boşalttım. Artık hiç bir şey eskisi gibi değil farkındayım. Bu arada her zorluğumda yanımda olanlar sizleri unutmadım. Her zaman için yeriniz farklı. Siz de kim olduğunuzu biliyorsunuz. Söylememe gerek yok. 

Bu yazı içimi dökmekti belki. Belki de ifade edemediklerimi buradan iletmek. Şarkıdaki gibi ne isyan, ne itiraf yalnızca sitem.. Hayatta nedensiz hiç bir şey olmadığına inanırım ben. Böyle bir yazı yazmamım da bir nedeni var elbette. Her deneyiminizin sizi yormadan öğretmesi dileğiyle.. Sevgiler..

1 Nisan 2014 Salı

Bir Kitap Önerisi: Adem Güneş Doğal Ebeveynlik-1



Bugün sizlerle okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum. Pedagog Adem Güneş’in '' Duyguda Özgür Davranışta Disiplinli Çocuklar için Doğal Ebeveynlik '' kitabı.. Ben kitabı adeta bir çırpıda okudum umarım okuyup öğrendiklerimi de uygulayabilirim. Önemli olan uygulayabilmek zaten öyle değil mi?

Bu kitap beni etkiledi açıkçası. Davranışlarımın, benim için hiç anlam ifade etmeyen bazı hareketlerimin, bakışlarımın çocuklarımı ne kadar etkilediğini farkettim öncelikle.. Onları nasıl çok çabuk kırabildiğimi ve irade özgürlüklerini engellediğimi bazen. Düzeltmem gereken davranışlarımı farkettirdi. Kitabı okurken '' Aa ben de bunu yapıyorum galiba! '' diyeceğiniz yerler var. Okumanızı tavsiye ederim. 

Ben şimdi kitaptan bazı kısımları iki bölüm halinde paylaşmak istiyorum.  Kitaptan bazı cümleleri aynen aktarmak istiyorum sizlere.

     * Bir insanın en büyük kazancı kendi gibi olabilecek güce erişmiş olmasıdır. Bugün çocuklarda karşılaşılan neredeyse bütün problemlerin temelinde çocuğun kendi gibi olmasına izin verilmemesi yatmaktadır.

-       *  Çocuğun kişiliğini koruma mücadelesi her anne babanın insanlık görevidir.

-       *  Çocuktan yetişkin olgunluğu beklemek çocuğa yapılacak en büyük haksızlıktır.

-        * Çocuk çocuk olabildiği kadar kişilikli olabilir.

-       *  Ebeveynler çocuk eğitimini davranış öğretmek olduğu yanılgısına düşüyor. Bu nedenle birçok evde düzgün otur, düzgün dur, dişlerini fırçala, erken yat, misafirlikte beni rezil etme sesleri eksik olmuyor. Çocuk yetiştirmek çocuğa davranış öğretmek değil duyarlılık ve irade kazandırmaktır. Duyarlılık kişiyi anlamlı kılan en belirgin özelliktir. İrade ise kişinin duyarlılığı oluşması ve kalıcı olarak kalabilmesi için herşeye rağmen direnme gücüdür.

-        * Çocuğuna duyarlı bir ebeveyn çocuğun davranışlarını baskı ile değiştirmek yerine onun olumsuz davranışı kendinin görüp değiştirmesine fırsat tanımalıdır.

-        * Okul çağındaki birçok çocukta görülen isteksizlik, tükenmişlik, umursamazlık çocuğun öyle yaratılmasından değil ona rehberlik eden yetişkinlerin çocuğun içindeki insan olma enerjisini tüketmesinden kaynaklanır. Tükenmiş kişilerin yaşama sevinci yoktur.

-        * Çocuk yaşamı merak duygusu ile öğrenir. Çocuğun tv kumandasını karıştırması yere vurması tv' ye tutması yetişkine anlamsız gelse de çocuk açısından çok anlamlıdır. Çocuk o esnada eşyayı tanımaktadır. Çocuğun bu isteği yetişkin tarafından engellenirse çocuk agresifleşir. Öğrenme isteği engellendikçe çocuk agresif olur.

-        * Yetişkin çocukla girdiği bu mücadelede kendi sözünü dinletme adına çocuğu her defasında bir çaresizliğin içine düşürürse çocukta merak duygusu adım adım kaybolur. Yetişkin çocuğa gücünü yetirmekle övünebilir ancak çocuk başladığı işi yarım bıraktığı için dikkat dağınıklığına doğru adım adım ilerleyecektir.

-       * Çocuk eğitimine girişen bir yetişkinin ilk hedefi yaşama çocuk gözüyle bakabilecek yeteneğe erişmek olmalıdır. Yetişkin üstünlük tutkusunu bırakırsa bu gerçekleşir. O zaman çekmecelerin karıştırılmasının şımarıklıktan değil merak duygusundan olduğu görülür.
-        
     * Birçok çocuğun okul başarısızlığının temelinde merak hissini yitirmesi yatar.

-        * Zihinsel bir bozukluk olmadıkça çocuklarda hareketlilik onlardaki heyecan ve merak duygusunun dışa yansımasıdır. Bir çok uzman hareketli çocukların enerjisinin tükenmesi için spora yazdırılmasını, koşturulmasını yorulmasını öneririr. Bu enerjinin boşa tüketimidir.

-        * Çocuklar yetişkinleri tuhaf bir dürtüyle bilmeden taklit ederek kendilerini geliştirirler. Çocuklardaki bu içsel dürtü olmasaydı hiçbir ebeveyn çocuğunu eğitemezdi.

-        * Çocuk eğitimine karar vermiş ebeveynlerin yapacağı ilk şey çocuğundan beklediği tavır ve davranışları önce kendinin kazanmasıdır. Suni davranışlarla yaşamaya alışmış bir yetişkinin yanında doğal davranışlı bir çocuğun yetişmesini beklememek gerekir.

-        * Çocuklarda görülen anormal davranışlar sanki anne babayı ikaz gibidir. Anne baba o davranışı bastırmak yerine kendilerinin taklit edilmesi ile oluştuğunu düşünüp kendilerine çeki düzen vermelidir.

-        * Çocuk ile ebeveyn çatışmalarının en yoğun yaşandığı dönem çocuğun irade kazanımı mücadelesi verdiği dönemdir. Dört yaşına kadar çocuklar ebeveynlerini taklit ederek geldikleri ve isteklerini bilinçli irade kullanımı ile oluşturmadıkları için bu dönemde çatışmalar daha azdır.

-        * Dört yaşından sonra tercihlerini kendileri yapmaya başlayınca ebeveynler çocukların iradesiyle karşılaşmanın ilk şaşkınlığını yaşarlar. Bu döneme hazırlıklı olan çocuğun böylesi tercihlerinin aslında varolma isteğinin sonucu olduğunu bilen ebeveynler çocukla inatlaşma gereği duymazlar. Zira kendisi ile inatlaşılan çocuklar inat etmeyi öğrenirler.
-        
     * Kendisini savunmasızca bıraktığı ebeveyni tarafından incitilen, aşağılanan, azarlanan, anlamsızca cezalandırılan çocuk hem ebeveynine karşı için için tepki oluşturur hem de istenilen davranışı edinemez.

-        * Çocukların erken dönemden itibaren tercih edebilme yeteneğinin yanısıra keyif aldığı bir durumdan vazgeçebilme yeteneği de önemlidir. Bağımlılık arttıkça irade zayıflar..

-       *  Çocuk ne yapabiliyorsa yetişkin o kadarına razı olmalıdır. Yapamadığını hissettirmek çocuğun iradesini kırar.

-        *  Mahcup edilen kişi iradesini kullanmakta zorluk çeker.

-        *  Dört yaşına geldiği halde annesi tarafından ayakkabısının bağcığı bağlanan, üç yaş döneminde hala annesi tarafından yemek yedirilen, ilkokul döneminde ne zaman neyi yapacağı anne babasınca organize edilen çocuğun irade gelişiminden bahsetmek zordur.
-      Çocuklar bir işi yapmak için‘’ Anne ne olur ben yapayım’’ diye izin istediğinde bu bir fırsat olarak görülmeli ve istediği şeyi yapmasına izin verilmelidir.

-       *  Çocuk engellendikçe hırslı ve içinde uhdeler kalmış ikinci bir dünya oluşturmaya başlayarak gerçek dünyadan kopmaya başlar. Zarara uğramamak için olduğu gibi görünmek yerine istendiği gibi görünmeyi tercih eder. İşte bu sahte benliktir.

-        *  Sahte benlik iki şekilde oluşur: Şiddet ve ebeveynlerin çocuklarına aşırı düşkünlüğü..

-        *  Çocuklar kendilerine zarar veren kişilere kendilerini sevdirmek için yoğun çaba harcarlar.

-        *  Kendi gibi olamayan çocukların yaşadıkları duygusal boşlukları kapatmak için birilerinden sevgi almaya, sevmeye sevilmeye karşı zafiyetleri vardır. Kendisine azıcık ilgi gösteren kişiye hemen bağlanmaya ve onun için olmadık fedakarlıklar yapmaya hazırdırlar. Bu tür çocuklar başkaları tarafından suistimale açıktır.

-        * Baskı ve zorlamalarla kendisini anne babaya kapatan çocuk şımarır ve yılışır, duyarsızlaşır. Bu durum çocuğun dışlanmasının, aşağılanmasının ve duygusal zarara uğratılmasının sonucudur.

-       *  Duyarsızlaşmanın kökenine inildiğinde çocuğun ruhuna sinen bir çift aşağılayıcı bakış görülür ki maalesef bu bizzat çocuğun ebeveynidir.

-        * Çevresindeki yetişkinlerce sıklıkla aşağılanmış çocuklar kendilerini aşağılayan yetişkinlere kendini sevdirmek için şımarır, yetişkinin sevgisini kazanabilmek için her türlü işi yapar.
-         
      Şimdilik bu kadar. Devamı ikinci yazımda.. Sevgilerimle..
-         

-          Not: Yazıda Pedagog Adem Güneş’in '' Duyguda Özgür Davranışta Disiplinli Çocuklar için Doğal Ebeveynlik '' kitabından alıntı yapılmıştır.