30 Kasım 2013 Cumartesi

İkiz Bebeklerim On Yedi Aylık


Bundan tam on yedi ay önce yine böyle bir cuma günü akşam üstü geldiler hayatıma benim canım bebeklerim. O an itibariyle hayatım değişti. Evde ilk günlerimizi hatırlıyorum da oturup ağlamıştım ben bu bebeklere nasıl bakacağım, iyi bir anne olamayacak mıyım diye. Zaman öyle hızlı geçti ki o minik hallerini fotoğraflardan hatırlıyorum. Uzun süren yorgunluklar, onlara yetemediğimi düşündüğüm anlar, biri kucağımdayken diğerini ihmal mi ediyorum diye kucağımdakini sevemediğim zamanlar, ikisi birden ağladığında ikisini de kucaklamaya çalıştığım benim de ağladığım günler, sürekli biten bez paketleri, mamalar, kaybolan emzikler, bitmeyen kusmalar, dağ gibi yığılan çamaşırlar, '' Ay bugün de makarna yapalım '' dediğimiz günler, aylar sonra ilk kez evden yalnız çıktığım ve hemen geri dönmek istediğim gün geldi aklıma. Her günümüz ayrı bir deneyimdi benim için. Günler aylar geçti ve on yedinci aylarını sağlıklı bir şekilde bitirdiler şükürler olsun.

 Evet on yedinci ay ve bebeklerim neler yapıyor bu aralar anlatayım biraz. Öncelikle yürümeleri artık düzeldi sürekli koşuyorlar. Koşmakla kalmayıp her yere tırmanıyorlar. Sandalyelere kendileri oturup tekrar inebiliyorlar. Sandalyeyi masanın yanına çekip masaya çıkıp masada ayakta duruyorlar. Aldığımız ilk arabam oyuncaklarını sürmek yerine üstüne çıkıp ayakta durmayı tercih ediyorlar. Her yeri karıştırdıklarını söylememe gerek yok sanırım. Keşfetmedikleri yer kalmadı. Yemeleri için ellerine verdiğim meyve, bisküvi, kek vs. ne olursa her yere eziyorlar. Araştırdım nedenini, küçük kaslarını geliştiriyorlarmış. Artık yırtılan kağıtları, peçeteleri ezilen her türlü yiyeceği toplarken '' Sakin ol, küçük kaslar! '' diyorum kendime. Merdivenlerde yardımsız bir basamak, tutunarak bir sürü basamak çıkıyorlar.Kapıların kolları sert olmayanları açabiliyorlar. Birbirleriyle oynuyorlar artık. Birbirlerini kovalamaca, saklanıp ''cee'' yapmaca favori oyunları. Bir de kule yapıp devirme oyunu. Birbirleriyle oyuncakları paylaşıyorlar. Artık hemen hemen her kelimeyi anlıyorlar. Birine hadi bunu kardeşine ver dediğimde koşup veriyor. Bulmalarını istediğim oyuncakları bulabiliyorlar. Gösterdiğim şekilleri tekrar bulabiliyorlar. Kalem ve boya ile kağıda çizgiler çiziyorlar. Hatta sandalye koltuk duvarlar da bu çizgilerle tanıştı. Mühür şeklindeki boyalarla şekil yapıyorlar. Çatalları ile tabaklarından birşeyler yiyebiliyorlar. Kaşıkla sıvı olmayan yiyecekleri yiyebiliyorlar, puding, muhallebi gibi. Sütlerini içeceklerinde emzikleri ağızlarındaysa çıkarıp masaya koyuyorlar. Sütleri bitince de biberonlarını masaya koyuyorlar. Eskiden yere atıyorlardı. Yemek zamanı deyince mama sandalyelerini masanın etrafına getiriyorlar. Uyku zamanı deyince üstlerindeki yeleklerini çıkarıp odalarına koşuyorlar. Artık kendi kendilerine uyuyorlar. Banyo yapacaklarında banyonun kapısında bekliyorlar. banyo yaparken liflerini kendileri yapmak istiyorlar. Ben evi süpürürken ellerine oyuncaklarını alıp onlar da süpürüyor. Oyuncaklarını topluyorlar ancak sepeti hemen geri boşaltabiliyorlar. Her zamanki gibi fazla bir şey yemiyorlar. Gerçi artık üç öğüne geçebildik sonunda. Ancak miktar az. Sürekli birbirlerini taklit ediyorlar. Aynı oyuncak için kıyameti koparıyorlar. Aslında az önce biri diğerine getirip vermiştir o oyuncağı. Sanırım sonra vazgeçip kendi oynamak istiyor.

Bunlar şu an aklıma gelenler. Bütün gün oyun oynuyorlar tabi. Sınırlı saatte televizyon izliyorlar. Elektronik her eşyaya dokunup oynamak için çıldırıyorlar. Bir de artık kelimeden cümleye geçiş var. '' Anne al, anne bak, orda yok, nerde yok '' gibi. Bu ara pek baba demiyor ikisi de . Sürekli anne anne. Bir de çişlerini yapınca haber vermeye başladılar. Gelip anlatıyorlar kendilerince durumu. Elbette her ikisinin de algılama şekilleri ve düzeyleri farklı. Aynı olaya farklı tepki veriyorlar. Biri bazı durumları kolay kavrarken diğeri daha zor kavrayabiliyor. Bir de aynı konu üzerinde uzun süre kalamıyor sıkılıyorlar. Örneğin boyama yaparken hemen sıkılıp kağıdı parçalamaya başlayabiliyorlar.

Benim ikizlerimin on yedi aylık halleri böyle. Biz anneler için onların yaptıkları yeni her davranış, söyledikleri her kelime önemli oluyor. Sonra unutuyoruz ne zaman ne yaptıklarını. İyi bir anne olabildim mi bilmiyorum ama artık bu çocuklara nasıl bakacağım diye ağlamıyorum. Her gelişmeyi sevinçle karşılıyor ve sağlıklı oldukları için şükrediyorum. Sevgiler..



29 Kasım 2013 Cuma

Aramızda Kalsın, İkiz Anneleri de Dizi İzler


Bu sezon dizilerinin içinde kaçırmadan izlediğim dizilerden biri Star Tv' de yayınlanan '' Aramızda Kalsın '' adlı dizi. Her perşembe çocuklar uyutulur; çay kahve hazırlanır ve televizyonun karşısına geçilir. Hani bir reklam var şu an tam olarak ne reklamı olduğunu hatırlayamadığım. Anne her işini bitirir televizyonun karşısına geçer; bir anda zil çalar, bebek ağlar, elektrik kesilir.. Ben de perşembe akşamları olabilecek tüm engellere karşı önlemlerimi alıp çocukları babalarına devredip dizimi izliyorum. 


Dizide kalabalık bir ev hayatı ve bu kalabalık ortamda hep mutlu olabilen bir ailenin hikayesi anlatılıyor. Oldukça doğal, bol bol güldüren, eğlenceli bir dizi. Dizi de hem aile sıcaklığını hissedebiliyor hem de ağlamak yerine gülüyorsunuz.  Herkesin biribirine sırlar verip '' Aramızda Kalsın '' dediği ancak o sırların hiç saklanamadığı güzel olaylar yer alıyor. Dizide kesinlikle favori karakterim Hüsne. Binnur Kaya her zamanki gibi muhteşem bir rol sergiliyor. Hüsne' nin eşiyle olan diyalogları çok komik. Geçen hafta adaya gittikleri sahnelere çok gülmüştüm. Hüsne ve Hatçik' in adaya giderken yolda yemek için hazırladıkları yolluklar çok komikti. Bir de Hüsne' nin Ceylan' ın köpeğini kaybettiği sahneler. Arifenin terlikleri çok güldüğüm sahnelerden bir diğeri. Bugünkü bölümde halalar ve Hüsne' nin stres atması da görülmeye değerdi. Uğur Yücel yine babacan ev reisi rolünde. Oyunculuğuna yorum yapmaya gerek yok sanırım. Bütün karakterler çok güzel aslında. Arife, Mahir, halalar, çocuklar, Civan ve tabi Yadigar. Gökçe Bahadır bence bu diziyle oyunculuğunu bir kez daha gösteriyor. Önceki dizilerde oynadığı karakterlerle çok farklı olan Yadigar' ı başarılı bir şeklide canlandırıyor.


Bu diziden tek şikayetim var o da diziyi izledikten sonra canımın lahmacun, kebap, çiğ köfte çekmesi. Geçen hafta tam yatacağım  gözümün önüne Adana kebap geliyor. Hafta sonu kebapçı da buldum kendimi. Sanırım kebapçılara yarayacak bu dizi. Bilinçaltınıza yerleşiyor o sürekli yemek yedikleri masa görüntüleri. Bilinçli mi acaba?  Aramızda Kalsın' ı henüz izlemeyenler varsa kesinlikle tavsiye ediyorum. Star Tv' de perşembe akşamları saat 20:00'de yayınlanıyor. Haftanın yorgunluğunu stresini bu diziyi izleyerek atabilisiniz. Herkese bu dizideki gibi sıcak ilişkilerin olduğu, herkesin birbirini koruyup kolladığı, aynı ortamda eğlenerek konuşabildiği ama arada kalacak, saklanacak sırların olmadığı bir aile diliyorum. Sevgiler..



28 Kasım 2013 Perşembe

Bunlar Tüp mü, Normal mi?


İkiz bebeklerinizi bebek arabalarına oturtup dolaşmaya çıkarsınız. İki tane bebek bir arada olduğundan ve kocaman bir bebek arabası, iki tane çantayla dolaştığınızdan haliyle dikkat çekersiniz. Genelde sevmek için etraftan yanınıza yaklaşanlar olur. İlk soruları '' İkiz mi bunlar? '' olur. '' Yok ikiz değiller, biz zevk olsun diye ikiz bebek arabasında taşıyoruz! '' demek gelir içinizden. Farklı yaşlarda iki çocuğu olanlar ikiz bebek arabası alıp kullanmayı tercih etmezler sanırım. Sonra özellikle bize bebek arabamız mavi olduğundan ve kızımız kısa saçlarıyla hala erkeğe benzediğinden sanırım '' İkisi de erkek mi? '' diye sorarlar. '' Yok bir kız bir kız bir erkek. '' dersiniz. Anlamazlar, ikisini de erkek sanarak yakışıklılar, delikanlılar diye sevmeye devam ederler. Ya da oğlumuzu kız sanırlar. Diğer soru gelir '' Hangisi büyük? '' '' İkiz bizim bebekler! '' dersiniz , '' Yok hangisi önce doğdu? '' diye düzeltirler. '' Kızımız önce doğdu. '' deriz. '' Ha o zaman erkek büyük. '' Pardon, nasıl?  İkiz bebekler için böyle bir ters orantılı durum olduğundan bahseder çoğu kişi. Önce doğan küçük olurmuş. Farklı yaşlarda iki çocuğunuz varsa zaman olarak önce doğan büyüktür değil mi? Böyle bir gerçeklik var. Ama ikiz bebeklerden önce doğan iki dakika önce doğmuş olsa bile küçüktür. Peki dersiniz,  yorumsuz.. '' Kız oğlanı dövüyor galiba, çok sert duruyor. '' '' Evet her gün yemeklerden sonra üç kez döver! '' demek istersiniz. Bu nasıl bir yorum.. '' Ay bizim bir tanıdığın bir çocuğu var o kadar zor ki, siz ikizlerinize daha kolay bakıyorsunuzdur eminim. ''  Gözünüzün önüne doğumlarından itibaren yaşadığınız o zor günler gelir. Tek bir çocuğa bakmak ne kadar zor olabilir anlamaya çalışırsınız.


Derken en çok merak edilen soru sorulur: '' Tüp mü bunlar, normal mi? '' '' Ya evet tüp. Evde ocağa takıyoruz arada bir hava alsınlar diye bebek arabasına koyup gezdiriyoruz. Siz tüplerinizi gezdirmez misiniz? '' aklınızdan geçen cevaptır. '' Normal! ''  ne demek Allah aşkına! İkiz bebekler anormal mi? İkiz bebeklerin hepsinin tüp bebek yöntemiyle dünyaya geldiğini, anne karnında büyümeyip deney odalarında kavanoz içlerinde büyüdüğünü sanıyorlar galiba. Değilse normal mi diye sormaz hiç kimse. Siz '' Tüp bebek değil normal bir hamilelik süreciyle doğmuş bebekler. '' deseniz de karşıdaki inanmaz. Çünkü emindir tüp bebek olduğuna. '' Kimin tarafında ikiz var? '' diye sorar hemen. '' Anne tarafında var. '' deriz. '' Ya sanki baba tarafında olursa oluyordu.'' derler. Baba tarafı dersen tersini söyleme ihtimalleri fazla. İkisinde de yoksa karar verilir: '' Kesin tüp! '' Bir de anne tarafı dersin, kim var diye sorarlar. Sanki söylesem tanıyacak. Kaç yıllık evli olduğunuz diğer bir araştırma konusudur. Karşıdaki tam bir '' İkizler nasıl dünyaya gelir? '' konusunda uzman biridir sanki. Bir de '' Aman iyiki  tüp bebek yapmamışsınız günahmış, çocuklar sizin olmuyormuş çünkü'' diyenlere ne demeli.. Çocukların yanında böyle konuşmalar yapıldıkça bir gün çocuğunuzun '' Anne ben tüp bebek miyim? '' diye sorması kaçınılmaz. Bunu düşünen kim? Yeter ki insanların merakı giderilsin. Çocukların, anne babanın ne hissettiği hiç önemli değil. Belki gerçekten doğal dünyaya gelmişler. Ya da evet tedaviyle olmuş ama bunu paylaşmak istemiyor. Belki de bebekler evlatlık. Kimseyi ilgilendirmez sanırım bu durumlar.


 Ya işte böyle. Tek bir bebekle dolaşan anne babalar sanırım böyle bir araştırmaya tabi tutulmazlar. Onların bebekleri normaldir çünkü. Bu soruları daha çok duyacağıma eminim. İkiz annesi olmak insanı ünlü yapıyor. Nasıl ünlülerin özel hayatları merak ediliyorsa sizinki de merak ediliyor. Özel hayatın gizliliği falan umursanmıyor. Çevrenizden sizin söylediğinize inanmayıp hastane kayıtlarınızı araştıracak kadar meraklı kişiler çıkabiliyor. Elbette tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen bebekler gayet normal ve doğal. Normal olmayan insanların özel hayatlarının didiklenmesi. Benim bebeklerim mi?  Normal, hayır tüp, aslında ikisi de değil hiç bilinmeyen bir yöntemle dünyaya geldiler, deney odasındaki kavanozdan aldık, leylekler de getirmiş olabilir, yumurtadan da çıkmış, saksıya ekip büyüttük, uzaylılar getirdi..İkiz değiller mi normal olmayan her yolla dünyaya gelmiş olabilirler. Sevgiler..

27 Kasım 2013 Çarşamba

Bebekler İçin Yastık Önerileri


Bebeklerime hamileyken onlar için neler gerekli, neler almalıyım sürekli araştırıyordum. İnternette gördüğüm bebek yastıkları ilgimi çekmişti. Boğulmayı önleyici hava delikli yastıklar ve yan yatış yastıkları. Bebeklerin yastıksız yatırılmaları gerektiğine dair bir çok yorum da vardı. Ancak ikizlerimi yastıksız yatırmak bana pek mantıklı gelmedi açıkçası. Ben bu yastıklardan almaya karar verdim. Bebeklerime birer hava delikli yastık, birer de yan yatış yastığı aldım. Bebeklerim doğup eve geldiklerinde yataklarına yatırdık ve ilk kullandığımız ürünler yastıklar oldu. İyiki almışım dediğim en güzel şeylerden biri oldu yastıklar.


Bebekler özellikle kusmaya karşı ve başlarının güzel şekil alması için yan yatırılmalıdır. Ben bebeklerimi bir gün sağ taraflarına yatırıp diğer gün sol taraflarına yatırdım. Yan yatış yastıkları hem sırtlarından hem de karınlarından desteklediği için bebeklerim rahat bir şekilde uyudular. Ayrıca başları gayet güzel şekil aldı.

Benim bebeklerim çok kusuyorlardı. Onun için başlarının altına yastık koymadan hiç yatırmadım. Boğulmayı önleyici hava delikli yastıklar ile yatarken kustuklarında delikler sıvıyı geçirdiğinden güvenli bir şeklide uyutabiliyordum. Bu yastıklar oldukça ince olduğu için bebeğin boynunu da yormuyor. Hem yan yatış yastıklarını hemde boğulmayı önleyici hava delikli yastıkları tüm anne adaylarına ve annelere aynı süreçleri yaşamış bir ikiz annesi olarak tavsiye ediyorum. Sevgiler..

26 Kasım 2013 Salı

İkiz Bebeklerim İçin Hangi Yatağı Almalıyım?

Bebekler dünyaya geldikten sonra ilk gereksinim hissettikleri duygulardan biri güven duygusudur. Aylardır çok güvende oldukları ortamdan çıkarak bilinmezliklerle dolu bir dünyaya gelmişlerdir. İlk aylarda bebekler hemen hemen tüm günü yataklarında uyuyarak geçirirler. Bebeğin rahat, sakin bir ortamda kendini güvende hissedebilmesi için yatak seçimi oldukça önemlidir. Ben etrafı göremeyecek kadar derin ve dar yatakta yatmasının bebeği huzursuz edeceğini düşünüyorum. Ferah bir ortamda anne babayı görerek yatması bebeğin güven duygusunu da artıracaktır.

Ben ikizlerim için Kraft marka park yatakları kullandım. Mobilya tarzı beşikler çok yer kaplıyor. Minik beşikler ise çok kısa bir süre kullanılabiliyor, çünkü bebekler hızlı büyüyor. Park yataklar kolayca kurulup katlanabiliyor. Ayrıca bir odadan diğerine taşınabiliyor. Tabi bu arada park yatağın ebatlarının kapılarınızdan geçecek boyutlarda olması lazım. Ben buna hiç dikkat etmemiştim. Kapılarımızdan yataklar geçmeyince ilk birkaç hafta birini salona, birini yatak odasına koydum. Bebekleri yan yana yatırdım. O haftalarda çok uzun süreler uyudukları için yan yana yattılar. Ama bir süre sonra  yataklarına ayrı ayrı yatırdım. Çünkü birbirlerini rahatsız etmeye başladılar. Daha sonra bir süre annemlerde kalmak zorunda kalınca yatakları oraya taşıdık. Oldukça portatif ve kullanışlı yataklar bence. Yatakların ayrıca müzikli dönenceleri oluyor. İlk haftalarda bebeklerin henüz göz kasları çok gelişmediğinden kullanmadık. Ama daha sonra bebeklerim onları çok sevdiler ve dönencedeki hayvanları izleyerek uyudular. Yatakların yanlarında bulunan ceplerine ve aparatlarına bezleri, biberonları , mendilleri vs. koyabiliyorsunuz. Bu da ayrı bir kolaylık elbette.





Bebeklerim doğdukları ilk haftalarda o yatakların içinde minicik dursalar da çok kısa bir süre içinde yatağın üst katından inip alt katında yatmaya başladılar. Bir süre sonra da içinde oynamaya başladılar. Benim bebeklerim on yedi aylık oldular ve uzun süredir kendi odalarında uyuyorlar. Park yataklarımızın yerine yeni oda takımı aldık ama aslında daha uzun süre onlar da yatabilirlerdi. Ben özellikle ikiz bebek bekleyen anne adaylarına kolay kullanımı nedeniyle park yatakları öneriyorum. Sevgiler.





Migrenim, İkizlerim ve NLP


Yaklaşık on üç yıldır migren hastasıyım ve migrenden kurtulabilmek için birçok yöntem denedim. Bunların başında değişik doktorlar  ve çeşitli ilaçlar var elbette. Ayrıca psikologla görüşme, akupunktur tedavisi, NLP yöntemleri, EFT teknikleri, reiki denediğim diğer yöntemler. Elbette bu yöntemlerden çeşitli düzeylerde fayda gördüm. Ancak hiçbirinden kesin ve kalıcı bir sonuç elde edemedim.


Hamile olduğumu öğrendikten sonra ilk aklıma gelen yıllardır peşimi bırakmayan migrenim oldu. Hamilelikte ilaç kullanamayacaktım ve ataklarım geldiğinde ilaç almazsam birkaç gün o ağrıyı yaşayacağımı biliyordum. Artık bebeklerim için her türlü ağrıya katlanmak zorundayım diye düşündüm ama korktum tabi. Migreni olanlar bilirler nasıl zor bir ağrı olduğunu. Ben ya atağım olursa diye düşünürken ikinci ayımda ilk atağımı yaşadım. Oldukça şiddetli bir ataktı. Tabi yataktan kalkmadan sessiz, ışıksız bir ortamda o günü geçirdim. Akşama iyileştim. Ancak bebeklerim bundan kötü etkilendi diye de üzüldüm. 


Hamileliğim devam etti ve ben bir daha hiç atak yaşamadım. Arada çok hafif baş ağrıları yaşadım ama ilaç gerektirmeyen seviyelerdeydi. Kendimin ve bebeklerimin korunduğunu düşündüm kendimce. Zaten cesaret duygum oldukça artmıştı ve psikolojik olarak kendimi genelde iyi hissediyordum. Böylece hiç ağrısız hamileliğimi tamamladım.


Doğumdan bir kaç ay sonra migrenim yeniden kendini hatırlattı. ''Ben geldim özledim seni'' dedi bana. Ama ben onu hiç özlememiştim. '' Yeniden başlıyoruz işte'' dedim ve ara sıra tekrar ataklar yaşadım. Ancak artık hamilelik öncesi yaşadığım o çok sık ataklarım azalmıştı. Zamanla ağrılarım azaldı ve giderek atak sayımda azaldı. Şu anda bebeklerim on yedi aylık ve çok nadir atak yaşıyorum. Ataklarımın şiddeti de daha az.


Peki ne oldu da gitti geldi, tekrar gitti benim migrenim. Çünkü ben onu kabullenmiyorum artık. Yıllarca migrenim dedim benimsedim artık hayatımdan çıkarıyorum onu. Migrenimi azaltmakta en etkili yöntemler NLP teknikleri oldu benim için. Neden migren olduğumu keşfettim önce. Sonra çeşitli bilinçaltı teknikleri uyguladım.  Bu teknikler migrenimi tamamen çözemedi o dönemde. İlaçlarıma devam ettim mecburen. Ancak zamanla özellikle ikiz hamileliğim ve sonrasında kaybettiğim mükemmeliyetçiliğimden dolayı migren ataklarımın azaldığını düşünüyorum. Çünkü hamileliğimde bebeklerimin ruh ve beden sağlıklarının tam olması için sadece onlara konsantre olmam, hamileliğimin son aylarında uzun süre yatmak zorunda kalıp işi gücü bırakmam, her gün ev süpürürken yerinden kalkıp iş yapamaz hale gelmem, doğduklarından sonra bugüne kadar bebeklerimin bakımı, büyümeleri, ihtiyaçları için koşturmam bana ağrılarımı unutturdu. Çünkü oturup uzun uzun olumsuz düşünceler içine girip başımı ağrıtacak zamanım yok artık. Bir günüm bebek bakımı, ev işleri ile geçiyor. Uyuduklarında biraz kendime zaman ayırabiliyorum sadece. Evet artık ben mükemmeliyetçi biri değilim. Zaten migrenin psikolojik temeli bu düşünce. Her şeyin tam ve kusursuz olması isteği. İkiz bebeklerimle düzenli bir ev, mükemmel işleyen bir ev işleri programı, tamamen hijyenik bir ortam artık hayal. 


Sonuç olarak migrenin nedenlerinden birinin olumsuz düşüncelere odaklanıp uzun süre orada kalmak olduğunu anladım. İkizlerime hamileliğim ve onların dünyaya gelmesiyle başlayan yeni hayatımda etrafımda olan bir çok olumsuzluktan etkilenmiyorum artık. Çocuklarımla bugünümü yaşamaya çalışıyorum. Migrenimle vedalaşmamda bana yardımcı olan NLP tekniklerine ve ikizlerime teşekkür ediyorum. Sevgiler..

25 Kasım 2013 Pazartesi

Hamilelere Kitap Önerisi

Bebeğinizi beklerken merak içindesinizdir. Bir de bu ilk hamileliğiniz ise bu merak çok daha fazladır. Bende öyleydi açıkçası. Ne bulursam okuyor öğrenmeye çalışıyordum. Hamilelik sürecini, doğum ve doğum sonrası neler yaşayacağımı tahmin edemiyordum. Üstüne bir de ikiz bebek bekleyince merak ikiye katlanıyordu elbette. Teorik olarak ne kadar çok bilgi öğrenirsem daha rahat bir süreç yaşayacağıma inandım. Gerçekten de öyle oldu. Okuduklarımdan öğrendiklerim özellikle bebeklerim doğduktan sonra acil bir durumda aklıma geldi ve uyguladım. Onun için araştırmak, okumak, bilgilenmek bence çok önemli.

Ben bebek bekleyen tüm anne adaylarına benim çok faydalandığım iki kitabı önermek istiyorum. Bu kitaplardan ilki Ayşe Öner' in '' Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakım Kitabı '' adlı kitabı. Kitap hamilelik ve sonrasında her an elinizin altında bulunması gereken yardımcı bir kitap. İçeriğinde hamileliğin tüm evreleri hakkında ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz. Hamilelikte beslenme, egzersiz, nefes teknikleri, bebeğin haftalık gelişimi bunlardan bazıları. Ayrıca doğum ve doğum sonrası bebek bakımı, emzirme, alt değiştirme, banyo, masaj, aşılar, oyunlar gibi konularda merak ettiğiniz sorulara cevaplar bulabilirsiniz. Ben özellikle bebeklerimin doğumundan sonra bu kitaba bakma ihtiyacı hissettim. İkizlerim on yedi aylık oldular ve ben hala bu kitaptan yararlanıyorum. Tüm anne adaylarına bu kitabı tavsiye ediyorum.






Tavsiye edeceğim ikinci kitap Dr. Thomas Verny ve John Kelly' ye ait olan '' Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı '' adlı kitap. Bu kitap bebeğin henüz anne karnındayken nasıl her şeyden haberdar olduğunu anlatıyor bize. Annenin yaşadığı özellikle yoğun ve derin duyguların bebeğe etkilerinden bahsediyor. Anne karnında yaşadığı stresin ve annenin yatma saatlerinin çocuğun doğduktan sonra uyku düzenini etkilediği gibi ilginç örnekler yer alıyor. Bebeğin anne karnındayken eğitilmeye başlayabileceği, bebekle konuşmanın önemi, doğum şeklinin bebeğin psikolojisine etkileri kitabın içeriğini oluşturan diğer konular. Ben hamilelikte bedenin beslenmesi kadar ruhun da beslenmesi gerektiğine inanıyorum. Anne duygularını ne kadar kontrol altına alabilirse bebekler de o kadar çok rahat edeceklerdir. Sakin normal ritimde çalışan bir kalbi dinlemekle hızlı hızlı atan daralmış bir kalbi dinlemek aynı olmasa gerek. Bu kitabı da kesinlikle tavsiye ediyorum.




Rahat, sakin ve dingin bir hamilelik dönemi geçirmenizi diliyor, bol bol kitap okumanızı öneriyorum. Sevgiler..

Anne adayının dostu: internet

Benim bu blogu açmakta ki temel amaçlarımdan biri ikiz bebek sahibi anneler ve henüz bebeklerini bekleyen anne adayları ile deneyimlerimi paylaşmak. Ben ikiz bebek sahibi olacağımı öğrendiğim andan itibaren internetin başına oturup neler yaşayacağımı nasıl bir süreç olacağını araştırmaya başlamıştım. Çünkü merak içindeydim. İnternette çok fazla bilgi vardı ve ben bunlardan hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğuna karar vermekte zorlandım açıkçası. Aynı konu üzerine olumlu olumsuz birçok yazı görüş hangisi doğru acaba dedirtiyor insana. Ben ikiz hamilelik süreciyle ilgili birçok siteyi inceledim, deneyimlerini paylaşanların yazılarını okudum, hafta hafta hamileliğimi takip ettim. Doğru olduğuna karar verdiklerimi uyguladım. İnternet bu süreçte en yakın dostum oldu diyebilirim. Ben de bilgilerimi ihtiyacı olanlara aktarabilirsem çok mutlu olacağım.

Beni hamilelikte en çok yoran durum hamile olduğumu karşımdakinin anlamasıyla başlayan o sohbetler oldu. Tabi  kadınlarla olan sohbetlerden bahsediyorum. Bu kişilerle çeşitli ortamlarda karşılaşabilirsiniz. Yolda, markette, parkta dolaşırken, bir misafirlikte, işyerinde, bir yerde yemek yerken, toplu taşıma araçlarında, kuaförde vs. Bir de kalabalık bir grup içindeyseniz yandınız. Durum daha karmaşık bir hal almıştır. Her kafadan bir ses çıkar.  Böyle anlarda biri hemen kendi hamileliğini anlatmaya başlar. Ne oldu ne bitti kısa bir özet geçer. Öyle bir anlatır ki sanırsınız dün doğum yaptı. Çocuğu otuz yaşında bile olsa o tüm ayrıntıları ile her şeyi hatırlar. Bazıları da vardır durduramazsınız. Tüm ayrıntıları özetledikten sonra bir de ablasının, yengesinin, arkadaşının hamileliklerini anlatmaya başlar. "Allah'ım yeter şimdi doğuracağım'' diye bağırmak isterseniz. İkiz hamile olduğunuz öğrenilince de kendinde varsa kendi ikizleri yoksa etraf bir tarandıktan sonra hatırlanan bütün ikizler anlatılır. Bir de daha önce tüm hamilelik hikayesini dinleyip öğrendiğiniz biriyle tekrar karşılaşırsınız. O hiç anlatmamış gibi en baştan herşeyi anlatır; sen ''Evet anlatmıştın'' dersin o yine devam eder. Kabus kabus.. Elbette hamilelik hikayesinden faydalanabileceğiniz insanlar da var. Söyledikleri tek bir cümle ile rahatlayabileceğimiz az bulunan insanlar. Onları konumuzdan ayrı tutuyorum. Ben hiçbir hamileye kendimin çokça yaşadığı bu yorucu durumu yaşatmamaya karar verdim. Eğer biri bir şey sorarsa bilmesi gerekeni anlatırım. Onun için bence hamilelikte en yakın dost internet. İstediğin kadar bilgiye ulaşıyorsun, doğru veya yanlış olduğuna karar veriyorsun. İstersen uyguluyorsun.

Peki nasıl deneyimlerini paylaşacaksın derseniz aklınıza takılan genel konularda paylaşımlar diyebilirim. Bence her hamilelik kişiye özeldir. Herkesin bütün özellikleri nasıl birbirinden farklıysa taşıdığı bebeğin özellikleri de hamilelikte yaşadıkları da farklı. Doktorunuzun söylediklerini uygulayın, kontrollerinize düzenli gidin, testlerinizi yaptırın, beslenmenize dikkat edin, rahat ve sakin olun, endişelerinizi korkularınızı uzaklaştırın yeter bence.. Özellikle sizde endişe yaratacak hikayeler anlatan insanlardan uzak durun. Şu an hamile olup başkalarının yorucu hamilelik hikayelerini dinleyenlere sabırlar diliyorum. Sevgiler..

23 Kasım 2013 Cumartesi

İkiz bebeklerim benim..


İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın; sonuçta değil süreçte iyi gelen.Böyle bir söz var kime ait olduğunu bilmediğim.İkizlerimle başladığım hayatımı en iyi özetleyen bu söz sanki.Onların varlığından ilk haberdar olduğum andan bugüne kadar bana iyi gelen sevgileri herşeye değer.İkiz bebek sahibi olacağımı ilk öğrendiğim anın mutlukla dolu telaşı ve sonrasında başlangıçta kolay sonrası zorlu bir hamilelik süreci.Gelecekleri günü dört gözle beklerken aceleyle hayata gelişleri.Böylece başladı işte hikayemiz.Yorucu, zor anlar günler oldu elbette.Ancak onların varlığı herşeyi kolaylaştırdı.Karşımda parlayan dört çift göz, hızlı hızlı atan iki yürek bana çok iyi geldi.İyiki geldiler hayatıma.Şimdi büyüdüler birazcık.İyileştiren bir sevgileri var miniklerimin.İkiz bebeklerim benim..

Hayat bu..


Hayat bu, bir bakarsın herşey bir anda son bulur.Hayat bu, son dediğin herşey yeniden can bulur..(Mevlana). 

22 Kasım 2013 Cuma

güzel bir merhaba:)

Merhaba. Bloguma başlarken güzel bir niyet oluşturmak istiyorum. Bu blogun öncelikle kendimin sonra canlarım ikizlerimin daha sonra tüm üyeleriyle ailemin ve son olarak bütünün hayrına olmasına niyet ediyorum. Güzel bebeklerimin güzel şansları benimle olsun..Herkese güzel bir merhaba. Ben mutlu bir ikiz annesiyim:) Şükürler olsun..