28 Şubat 2014 Cuma

Blogum En Güzel Seçildi:)



Daha önce www.blogdeposu.blogspot.com' da ''En Güzel Aile Blogları'' yarışmasına katıldığımı yazmıştım hatırlarsınız. Bugün yarışma sonuçlanmış ve blogum birinci seçilmiş. Çok mutlu oldum bu habere. Blogumu güzel bulup oy kullanan herkese çok teşekkür ediyorum. Bu arada güzellik denince akla hemen görsellik gelir. Blogumun tasarımını yapıp bu güzel görünümüne kavuşturan www.bloggertasarim.com' a buradan tekrar teşekkür ediyorum. Blogunuz varsa ve tanıtımını yapmak isterseniz siz de www.blogdeposu.blogspot.com 'u ziyaret edin derim. Yarışma sonucuna BURADAN ulaşabilirsiniz. Sevgiler..

25 Şubat 2014 Salı

Renkli Bir Çekilişim Var.. Katılır mısınız?




Merhaba.. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken blogumun sizlere bir hediye paketi var. Yine yapacağım mini bir çekilişle bir kişi resimde gördüğünüz hediyelere sahip olacak. Bu güzel hediye paketindeki ürünleri www.renklisiparis.com' dan seçtim sizler için. Destekleri için onlara çok teşekkür ediyorum öncelikle.

Hediye paketimde neler var birazcık anlatayım sizlere.. Ayrıntılarını www.renklisiparis.com’ da görebileceğiniz 6 adet çiçek desenli ahşap bardak altlığı, 1 adet çiçek desenli nihale, 1 adet My Home kapı süsü, 1 adet kırmızı güllü defter, 1 adet strawberry mini metal kutu, 1 adet instagram mini metal kutu ve 1 adet piknik magnet bulunuyor paketimde. Renkli siparişin bir çok ürün çeşidi var ve ben zorlandım hangisini seçeceğimi. Çünkü hepsi birbirinden güzel. Günlük kullanımınıza uygun şık metal ürünler, doğal ahşap ya da mdf naturel dekoratif ürünler, birbirinden güzel parti ürünleri, aksesuarlar, yaratıcılığınıza yardımcı olacak hobi ürünleri ve çok cici kırtasiye malzemelerini bulabilirsiniz bu sitede. Gerçekten oldukça renkli ve çok cici ürünleri var ve dolayısıyla siparişinizde renkli oluyor doğal olarak. İsterseniz BURADAN siteyi daha ayrıntılı inceleyebilirsiniz.

Peki çekiliş nasıl olacak derseniz bloguma üye olarak takibe alanlar ve yazıyı herhangi bir sosyal medyada paylaşıp yorum alanına linkini bırakanlar arasında gerçekleşecek bu çekiliş. Daha önceden bloguma kayıtlı olanlar doğrudan çekilişe dahil oluyorlar. Takip etmeyenler blogumda ‘’ Daimi Konuklar ’’ bölümünden ‘’ Bu Siteye Katılın ’’ linkine tıklayarak kolayca takibe alabilirler blogumu. İnstagram, twitter, facebook, google+ hesaplarında paylaşım yapanlar paylaşım sayıları kadar çekiliş hakkı kazanacaklar. Blogumu takibe almak yine bir çekiliş hakkı kazandıracak.


Çekiliş 8 Mart 2014 Cumartesi saat: 20:00 ‘de son bulacak. Aynı akşam kazananı duyuracağım. Şimdiden tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü' nü kutluyorum. Bu hediye paketi de bu güzel günde blogumdan minik bir hediye olsun istiyorum. Şimdiden herkese bol şans ve teşekkürler. Sevgiler.

ÖNEMLİ NOT:  Blogumu takibe almakta zorlanan arkadaşlar olduğu için ilk şart olarak blog takibini çıkardım. Sadece herhangi bir sosyal medyada bu duyurumu paylaşmanız yeterli. Blogunuzda, facebook ya da twitter da çekiliş duyurumu paylaşırsanız lütfen linkini yorum olarak bırakın. Her paylaşımla ek bir çekiliş hakkı kazanacaksınız. İlginize çok teşekkürler..

Not: Yurtdışından katılanlar yurtiçinde bir adres verdikleri takdirde katılabilirler. Yurtdışına gönderim yapamıyorum.  Anlayışınız için teşekkürler..

21 Şubat 2014 Cuma

İki Minik Diş Fırçası



İkizlerim artık bebeklikten çıkıp yavaş yavaş çocuk sınıfına girmeye başladıklarından ben de onlara çocuk alışkanlıkları kazandırmaya çalışıyorum. Bunların başında da diş fırçalama alışkanlığı geliyor bu aralar. Geçen hafta sonu ani bir kararla diş fırçalama alışkanlığı kazandırma çalışmalarına başlamaya karar verdim. Tabi önce fırça almak lazımdı. Gittik, araştırdık ve sonunda iki minik fırça aldık bir hevesle. Aynı gün akşam yatma rutinimize diş fırçalamayı ekleyecektik. Tabi babaları ve çocuklar direnmezse..

Akşam sütlerini biberondan içmeye devam ediyorlar bu arada. Pipetli bardak ve normal bardak kullanabiliyorlar ama özellikle akşam biberon istiyorlar. Ben de bir süre daha devam etmeyi düşünüyorum biberona. Yine sütlerini biberondan içeceklerdi ama sonrasına diş fırçalama eklenecekti. Aynı gün akşam ilk uygulamamızı yapacaktık. Normalde saat sekiz buçuk-dokuz arası uyurlar. O akşam oğlum saat yedide uyuyup kaldı. Kızımın da uykusu var gibiydi. Süt hazırladık bu arada oğlum uyandı o da içti. Sıra diş fırçalama aşamasına gelmişti. Eşim ‘’Çocukların uykusu var sen diş fırçası ile uğraşıyorsun.’’ diyordu bu arada.

Oğluma zaten böyle bir deneme yapmaktan vazgeçmiştim o akşam. Kızımı aldım kucağıma banyoya gittik. Diş fırçasını verdim tabi hemen aldı. Ben de kendi fırçamı aldım. Göstererek anlattım o da fırçasını ağzına sokuyordu bu arada. Daha önce beni diş fırçalarken görmüşler oynamaları için onlara fırçalar vermiştim. Onlar da bazen kendilerinin(!) bazen de oyuncak köpeklerinin dişlerini fırçalıyorlardı. Alışmışlardı biraz bu duruma. Zaten bizim gibi dişlerini fırçalamasını beklemiyordum. Sadece alıştırma turları olacaktı bunlar. Neyse bitirdik biz uygulamamızı ama kızım fırçayı bırakmak istemedi. Bağıra bağıra ağladı. Fırçasıyla yatağına yattı en sonunda.

Bu arada uykuya dalmak üzere olan oğlum uyandı ağlamaya başladı. Akşam çocukları yatırma görevi babada bizde. Çocuklarla onu baş başa bırakıp  çıktım. Birini sakinleştirip yatırıyor diğeri ağlıyordu. Diğerini sakinleştiriyor uyuyan uyanıp ağlıyordu. Ben yanlarına gidince ikisi birden ağlıyordu. Yaklaşık yarım saat süren bu süreçten sonra uyudu bizim ikizler. Çocukların ağlamalarından iyice gerilen eşime göre tek neden benim diş fırçalama uygulamamdı. Ne gerek vardı akşam akşam.

Sabah ben yine denedim tabi fırçalama olayını. Kızım yine biraz fırçalar gibi yaptı sonra fırçayı alıp kaçtı. Oğlumsa ağzını asla açmadı. Sürekli fırçayı yerine koyalım çalışması yaptı. O akşam denemedik gergin olduğumuz için. Bir sonraki gün ben yine sabah denedim ve aynı şeyleri yaşadım.. Eşimden o akşam hadi deneyelim deyip çocuklardan birini kucaklayıp hep beraber denememizi beklerken çocuklardan önce o direndi uygulamaya bir çok alışkanlık kazandırma çalışmasında olduğu gibi. Bu arada diş macunu sürmedik tabi.. Diş temizleme mendili kullanıyoruz bir süredir. Amaç akşam rutinine diş fırçalamayı eklemek. Bu kadar basit. Eşime göre erken..

Eşim bebeklerimin doğumundan itibaren bakımlarına çok yardımcı olmuştur ve hala da çok yardımcıdır. Alt değişme, besleme, uyutma, gece kalkma, oyun oynama gibi her alanda hep yardımcıdır. Ancak çocuklara yeni bir alışkanlık kazandırmaya çalıştığım her uygulama ona zor gelir nedense. Diş fırçalama alışkanlığı gibi. Önce bir karşı çıkar yapmaya çalıştığıma sonra çocuklar alışınca yeni düzene o da alışır.

Çocuklara yemek yedirmede yaşadık bunu örneğin. Ben kendi kendilerine yemeleri için serbest bıraktığım halde o bir an önce kendisi çocuğa yemeğini yedirip kaldırmaya çalışır. Çocukların kendi kendilerine yediklerinde aç kaldıklarını söyler. ‘’ Haşlanmış yumurtayı ikiye bölüp ellerine verip yediriyorum. ’’  dediğimde hafta sonu nasıl yedirdiğimi görene kadar yorum yapmıştı ‘’ Nasıl yiyorlar. ‘’ diye. Devam sütünü bırakıp normal süt içsinler artık mama alma dediğimde çocukların beslenemeyeceklerini düşünmüştü. Akşamları sen uyutacaksın dediğimde seni görmezlerse uyumazlar demişti şimdi tam tersi beni görünce uyumuyor çocuklar. Ayakta sallamayı bırakıp kendiliğinden uyutmaya alıştırdığımda çocukları eşim yanımda değildi. Çok sonra geldiğinde nasıl uyuduklarına şaşırmıştı. Yap boz alalım yaparlar dediğimde nasıl yapacaklar daha erken demişti. Şimdi bunu öğrenmişler yenisini alalım diyor. Şimdi aklıma gelenler bunlar.

Kısacası çocuklara yeni bir alışkanlık kazandırmaya çalışırken önce eşimi alıştırmam gerekiyor sanırım yeni davranışa. O da kabullendikten sonra artık çocuklar da alışmış oluyor zaten yeni düzene. Diş fırçalamaya gelince denemeye devam tabikii. Hala akşam rutinimize ekleyemedik ama bir gün eklenecektir herhalde. Bu arada diş temizleme mendillerinden benim çok geç haberim oldu. Keşke daha önce görseymişim dediğim ürünlerden biri oldu açıkçası. Bebeklerin ilk dişleri çıkmaya başladıktan sonra kullanmaya başlanabiliyor. Ben resimde gördüğünüz markayı kullanıyorum. Diş macunları için henüz erken. Çok doğal olduğu ve bebek yutsa da sorun olmayacağı belirtilen diş macunları var ama ben kararsızım. Diş fırçalamayı tam olarak öğrenene kadar düşünmüyorum kullanmayı. Umarım kısa sürede öğrenirler diş fırçalamayı. Sevgiler..



Bloguma Oy Vermek İster misiniz?





Herkese merhaba.. www.blogdeposu.blogspot.com da çeşitli kategorilerde en güzel blog yarışmaları devam ediyor. Benim blogumda en iyi aile blogu hangisi kategorisinde bugün oylamaya sunulmuş. Bu blogda yer almaktan mutluluk duyuyorum. Blog sahibi olup tanıtılmasını istiyorsanız siz de bu bloga kayıt olabilir blog tanıtımınızı yapabilirsiniz.

Blogumu güzel bulup beğeniyorsanız ve blogum için oy kullanmak isterseniz  BURDAN  bloguma oy verebilirsiniz. Zaman ayırdığınız için şimdiden teşekkürler.. Sevgiler..

17 Şubat 2014 Pazartesi

Mama Sandalyesi Gerekli mi?



Bebek sahibi olduktan sonra en çok üzerine düşülen konu beslenmedir. ‘’ Ne yedi, ne içti, az mı içti, çok mu yedi, aç mı kaldı, susuz mu? ‘’  gibi bir beslenme telaşı alır anne babayı. Zamanla bebeğin kendine göre bir beslenme düzeni oluşur. Düzenli beslenme alışkanlığı kazandırmak için biraz emek sarfetmek gerekir. Bu alışkanlığın kazandırılmasında bence önemli bir faktör mama sandalyeleri..

Bebeklikte kazanılan davranışlar daha sonra çocuğun yaşamını şekillendiriyor sonuçta. Eğer her öğün yemek pişirilen ve sofranın başında bir arada yemek yiyen bir ailede büyümüşseniz sonraki hayatınızda hep bu düzeni ararken bulursunuz kendinizi. Ben böyle bir ailede büyüdüm. Annem çalıştığı halde bizde kahvaltı yapılır, öğle ve akşam yemeğinde mutlaka yemek bulunurdu. Belki öğle yemeğinde herkes birarada olamazdı ama akşam yemeğinde mutlaka herkes yerini alırdı. Sofraya küsmek, ben diyetteyim yemeyeceğim gibi mazeretler de kabul edilmezdi. Halen annem ve babam iki kişi kalmış olsalar da yemek saatleri bellidir ve yemekler pişer.

Böyle bir ailede büyüyünce sanırım ben de düzenli yemek yapmaya ve bebeklerimi bu düzene alıştırmaya çalışıyorum evimde. Özellikle anne olduktan sonra bu düzenli yemek olayına daha bir dikkat eder oldum. İkizletim artık yirminci aylarında oldukları için ana ve ara öğünlerinde çeşitli besinler yemeleri gerekiyor. Bunun için de çeşitli yemekler pişirmek zorundayım. Henüz işe dönemediğim için evde onlarla kendimizce bir düzen oluşturduk ve şu an memnunum açıkçası bu sistemden.

Çocukların aileyle hep beraber aynı sofrada yemek yeme alışkanlığı çok erken kazandırılması gerekli bence. Benim bebeklerim daha iki-üç aylıkken ana kucaklarıyla eşlik ediyorlardı bize sofrada. Büyümeleriyle birlikte mama sandalyesi aldık ve oldukça rahat ettim diyebilirim. Sonuçta mama sandalyesi bebeklere göre tasarlanmış ve onlar da rahatça yiyeceklerini yiyebiliyorlar.

Mama sandalyesi aldığımızda sekiz aylıktılar. Aslında yedinci ayın içindeyken alınabilirdi. Bebekler kendi başlarına oturmaya başladıkları andan itibaren mama sandalyesinde oturabilirler. Kendi kendilerine yemeyi öğrenmeleri ve aileyle beraber yemek yemeyi öğrenmeleri için gerekli bence. İkiz bebekleriniz varsa zorunlu hatta. Tek bir bebeği belki kucağınıza oturtup yedirebilirsiniz ama iki bebekle bu biraz zor. Bir de ikisini birden aynı anda beslemek onların uyku düzenlerini de etkileyeceğinden mama sandalyesi bunun için de gerekli bence.

Ben Casual Pravda marka mama sandalyelerinden kullanıyorum. Kaliteli ve ucuz sınıfında bir ürün diyebilirim.. Hem kaliteli hem de diğer markalara göre daha ucuz. Yüksekliği aşağı yukarı ayarlanabiliyor. Koltuk ayarı da yapabiliyorsunuz. Koltuğun sırtını istediğiniz ayarda yatırabiliyorsunuz. Üst tepsisi çıkabiliyor. Böylece tepsileri yıkayabiliyorsunuz. Kumaşları da kolay siliniyor. Kılıfı tamamen çıkarılıp yıkanabiliyor ama ben hiç denemedim. Ayakları katlanabiliyor. Tekerlekleri her yöne dönebiliyor ve fren sistemi ile sabitlenebiliyor. Bacak koyulan kısım geniş ve emniyet kemeri rahatsız edici değil. Ben memnunum açıkçası.

Mama sandalyesi kendi kendine yeme alışkanlığı açısından çok faydalı. Ben uzun süredir ellerine kaşıklarını, çatallarını ya da yiyeceklerini veriyorum onlar kendileri yemeye çalışıyorlar. Dökülüp saçılması önemli değil zaten temizliği kolay. Artık o kadar çok alıştılar ki '' Yemek zamanı!'' dediğimde mama sandalyelerini masanın etrafına kendileri getiriyorlar.



Bir de resimde gördüğünüz bezden yapılmış portatif mama sandalyelerimiz var. Onlardan da çok memnunum. Her yere kolaylıkla taşıyorum ve gittiğimiz yerlerde mama sandalyesi aramak zorunda kalmıyoruz. Zaten özellikle restoranlardaki mama sandalyelerinin kirlerini görünce bebeğinizi oturtmak istemezseniz. Tatilde, misafirlikte kolay kullanımı ile kesinlikle tavsiye ediyorum bu mama sandalyelerini de. Portatif mama sandalyeleri hemen hemen her türlü sandalyeye uyumlu. Sandalyenin sırtına arkasını geçirip, bebeği oturtup, belinden sandalyeye bağlıyorsunuz. Sandalyenin sırtı boşluksa ince bir yastıkla sırtı desteklenebilir. Yemek bitene kadar sıkılmadan oturabiliyorlar. Bir de normal sandalyeye oturdukları için daha bir zevkle oturuyorlar sanırım. Bu mama sandalyeleri artık kendi kendine oturabilen bebekler için ideal elbette. Ben uzun süredir kullanıyorum ve tavsiye ederim. Bu arada markası Sevi Bebe.

'' Mama sandalyesi gerekli mi? '' derseniz bence gerekli.. Çocuklarınızın verdiğiniz her lokmayı severek yemesi, çocuğunuz yemek istemediğinde de son kaşığı yedirmeye çalışan annelerden olmamanız dileğiyle.. Sevgiler..




13 Şubat 2014 Perşembe

En güzel Blog Yarışması




Blogların birbirini desteklemesi için açılmış  www.blogdeposu.blogspot.com isimli blogun yakın takipçilerindenim. Blogunuz varsa ve tanıtmak istiyorsanız çeşitli kategorilerden hangisine dahil edeceğinize karar verip blogunuzu blogdeposu' na ekleyebiliyorsunuz. Benim blogum da '' Aile Blogları''  kategorisinde yer almakta.

Şimdi yeni bir yarışma var blogta.. En güzel blog yarışması. Ben de şansımı denemek istedim bu yarışmada. Siz de katılmak isterseniz http://blogdeposu.blogspot.com.tr/2014/02/en-guzel-blog-yarismasi.html adresinden başvuru yapabilirsiniz. 

Kendi bloguma ve katılan tüm bloglara bol şans diliyorum. Kazanmasanız bile blogunuzun tanıtımına çok katkısı olduğu için www.blogdeposu.blogspot.com 'u herkese tavsiye ediyorum. Sevgiler..

Sevgililer Günü Hediye Çekilişi Sonuçları




Merhaba.. Evet az önce çekilişimi yaptım ve kazanan bir asıl bir de yedek isim belli oldu. 

Kazanan Asil: Poine Pa  Yedek: Melek Kayan

Çekiliş sonucuna  BURADAN ulaşabilirsiniz.

Sevgili Poine Pa tebrik ediyorum. Güzel günlerde kullanmanı diliyorum. Bana 15 Şubat 2014 tarihine kadar '' mutluikizannesii@gmail.com'' mail adresimden ad, soyad, adres ve telefon bilgilerini iletmen gerekiyor. 15 Şubat 2014 tarihine kadar bana ulaşmazsan şans Melek Kayan' a geçiyor.

Bloguma üye olup beni destekleyen herkese çok teşekkürler. Artık başka bir çekilişte buluşmak üzere diyorum ve herkese sevgilerimi yolluyorum.. 


11 Şubat 2014 Salı

Bir Hediyem Var.. İster misiniz?



Şu aralar dışarı çıktığınızda her yerde Sevgililer Günü nedeniyle süslemeler, indirimler, çeşitli hediye kampanyaları görebilirsiniz. Herkes için farklı bir anlam ifade etse de küçük bir hediye almak herkesi mutlu eder sanırım bu günde. Ben de Sevgililer Günü yaklaşırken blogumun sevgili üyelerinden bir kişiye minik bir hediye vermek istedim. Fotoğrafta gördüğünüz kalp şeklindeki kutu ve içindeki minik armağanlar blogumun üyelerinden bir kişiye hediye.. Hediyeleşmek güzeldir. Alanı da vereni de mutlu eder. Güzel bir paylaşımdır. Hani illa '' Sevgililer Günü kutlanmalı!'' diyen birisi değilim ama blogum çekilişle bir hediye vermek istedi daimi konuklarına. Bu da beni mutlu ediyor açıkçası..

Şu an bloguma üye olanlar çekilişe direkt katılıyorlar. Siz de bu kırmızı kalp şeklindeki kutuya ve içindeki minik hediyelere sahip olmak isterseniz tek yapmanız gereken bloguma üye olmak. Üyelik için blog sayfamdan, '' Daimi Konuklar'' bölümünden '' Bu Siteye katılın'' linkini tıklamanız yeterli..

Çekiliş 13 Şubat 2014 saat: 22:00' de sona erecek. Çekiliş sonucu ve kazananı aynı akşam açıklayacağım ve adres bilgilerini aldıktan sonra hediyesini 14 Şubat 2014' te kargoya vereceğim. Şimdiden herkese bol şans diliyorum.. Siz de kazanmak istiyorsanız bloguma üye olmanız yeterli. Sevgiler..

7 Şubat 2014 Cuma

Komşu Komşu Hu Hu..




Birkaç aydır sürekli hastalık haberleri duymaktan, izlemekten yorulmuştum. Grip salgını, bulunamayan ilaçlar.. ''Çocuğunuzu dışarı çıkarmayın salgın var , yok çıkarın soğuk hava iyi gelir!''  söylemleri vs. Hasta olanları gördükçe ‘’ Aman çocuklara gelmesin hastalık falan! ‘’ modundaydım. En zoru da çocukların hasta olmasıdır anneler iyi bilir. Annenin hasta olması da çok zormuş anladım birkaç gün önce kendimi acilde bulunca.

Evet ‘’ Aman hasta olmayayım! ‘’ derken ben de hastalandım. Ben hasta olmayayım düşüncesinin de hastalığı çağırma yöntemi olduğunu bildiğim halde yine yakalandım işte bu tuzağa. Çok şükür salgın ve bulaşıcı olan şu çok popüler hastalık değildi benimki. Benim için popülerliğini hiç yitirmeyen migren yine. ‘’ Biliyorum senin sebebini sevgili migrenim artık beni terket! ’’ desem de bir türlü beni bırakmayan migrenim.

Bir gece başlayan şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı ile sabaha kadar beni uğraştırdı. Sabah oldu eşim işe gidecek ama beni ve çocukları bırakıp gidemiyor. Birkaç saat izin aldı çocuklara bakıyor ama ben ilaçlarımı almama rağmen düzelmek yerine daha da kötüleştim. Hastaneye gitmemiz gerekiyordu. Peki ya çocuklar ne olacak onlara kim bakacaktı? O halimle çocukları hazırlayıp onları da hastaneye götürmek bana çok zor geliyordu. Eşim hazırlardı elbette ama çocukları hastaneye sürüklemek hiç işime gelmiyordu açıkçası. Doğru dürüst kimseyi tanımadığımız bu şehirde ‘’ Hadi gel ihtiyacım var sana ’’diyecek birini bulmak zordu o an için.

Komşularımı düşündüm. ‘’ Bir ihtiyacın olursa ara. ’’ diyen ama benim hayatımı gözetlemekten başka işleri olmayan komşularımı. Bana sabah kaçta kalkıp akşam kaçta yattığımı, gece hangi saatte ışığımızın açık olduğunu söyleyen komşumu mu çağırsaydım yoksa evime girip çıkanı takip edip sonra da merakından kim olduklarını öğrenmeye gelen komşumu mu? İmalı imalı '' Çocukların sesleri geliyordu yine! '' diyen duyduğu konuşmalardan örnekler veren komşumu mu yoksa her fırsatta ağzımdan bir iki kelime dedikodu alıp gitmeye çalışan komşumu mu? ''Çamaşırın hiç bitmiyor, makinen hiç susmuyor!'' diyen komşumu mu? Hiç biri çekici gelmedi o an için. '' Annemden uzakta olmuş zormuş.'' diye düşündüm yine. Annemin '' Ben size o kadar uzaklara gitmeyin demiştim!'' dediğini duyar gibi oldum. Üzüldüm bir de kendi kendime. Bu arada başım çatlayacak gibi ağrıyor midem sürekli bulanıyordu. Bir yandan da çocukları düşünüyordum. Eşim tüm gün izin almış bakıyordu ama aklım çocuklardaydı. Yattığım yerden onları özlüyordum. Bir de benim yanıma gelmek için ağladıklarını gördükçe daha kötü oldum tabi..

Seçenek ararken evime temizliği de gelen apartman görevlisinin eşini aradım. O '' Tamam ben bakarım.'' deyince çocukları ona bırakıp hemen hastaneye gittik. Klasik testler serumlar vs. Eve geldik hala iyi değildim. Uzun saatler süren yatmalar ve bir gece daha baş ağrılarıyla geçen bir süreden sonra iyileştim. Bu arada beni o halde gören kızımın içli içli ağlamasını hiç unutamıyorum. Hemen hissetti hastalığımı ve sonra tüm gün kucağımdan inmek istemedi. Her şeyi ne kadar çabuk hissediyorlar ve anlıyorlar. Bizim sandığımızdan çok daha fazlasını hissediyorlar. Hastalığımı anlatmak değil niyetim bu arada. Günümüzdeki komşuluk ilişkilerini  birazcık aktarmak kendimce..

Her zaman ailemizden yakınlarımızdan biriyle aynı şehirde yaşayamayız. Aynı şehirde tanıdıklarımız olsa bile ihtiyacımız olduğunda o an müsait olmayabilirler. Gelemeyebilirler. Hasta ve bir şehirde yalnızsan iki çocukla  son çare hep beraber toplanıp hastaneye gitmek tabi.. Ama bu soğuk günlerde kat kat çocuğu giydir, eşyalarını hazırla, dışarı çıkar bir de hastane ortamına girdir yapmak istediğim en son şey o an için benim. Komşular tabi hemen yardıma koşmalı diye düşünüyor insan ama  eskidenmiş o komşu dayanışmaları. Kapılarınız birbirine bakıyor, odalarınız dip dibe ama herkesin dünyası kendine artık.

Ben şu an yaşadığım apartman için diyebilirim ki artık komşulukta belli kriterlere sahip. Öncelikle apartmanın genel bir konsepti oluyor. Bizimkinin konsepti çalışmayan ev hanımları. Genelde artık lise ve üniversite çağında çocukları olan eşlerinin emekliliği gelmiş, kendi aralarında günler, toplantılar düzenleyen bir komşu konsepti. Her an birbirinin evine girip çıkabilen kahvaltı, kahve, çay saatlerinde toplanan bir yapıdalar. Ben tabi onlara biraz farklı geldim sanırım. Şu an olmasa bile çalışıyorum, onlara göre  daha gencim, çocuklarım daha küçük.. Yaşam anlayışım farklı. Birkaç kez bana aynı uygulamaları yapmaya çalışsalar da bir sonuç alamayınca vazgeçtiler sanırım. Ben onların ne günlerine ne gezmelerine ayak uyduracak durumdayım. Hal böyle olunca eskiden sık sık gelen komşularım artık daha az gelir oldular ve artık içeriye girmeden kapıdan dönmeye başladılar. Böyle bir ortamda da başım sıkışınca '' Hadi gel yardım et bana!'' diyebileceğim bir komşuluk ilişkim olmadı dolayısıyla.

Garip gelen durumlar bana işte. Belki hep çalıştığım için bana zor geliyor bu ilişkileri yaşatmak. Çat kapı birinin evine girip kahve, çay içmek. İki çift dedikodu yapmak. Bunlar tamam da anlayamadığım şu gözetleme merakları. Ben dışarıda ne olup bittiğinin farkında değilken onlar apartmana kim geldi kime geldi hepsinin farkındalar. Bir de gelip ayak üstü bana anlatıyorlar etrafta ne olup bittiğini. Olaylardan geri kalmayayım istiyorlar sanırım. Sürekli '' Bize de gel, bize de gel! '' diyorlar. Ama hiç biri '' İki bebekle gelemezsin birini ben alayım sen diğerini, hadi gel! '' demiyor. Ben de çok gitme arzusunda olmadığımdan sanırım çözüm üretmiyorum bu duruma. Bir tabağa iki dilim kek koyup garip bir gülümseme ile ''Geçende tabağımı geç getirdin şimdi bunu hemen alayım!'' diyorlar. O iki keki yemeden iade etme isteği uyandırıyorlar. ''Geçen gün şu plakalı arabayla doktordan mı geliyordunuz? '' derken ben bindiğimiz arabanın plakasını düşünüyorum '' Yok doktora gitmedik gezdik!'' derken buluyorum kendimi. Evi koklayıp hangi yemeği yaptığımı tahmin etmeye çalışıyorlar. Sürekli zile sonuna kadar basıp '' Aa çocuklar uyuyorlar mıydı?'' diyene ne demeli.. Kendilerinin çocuk yetiştirme yöntemlerini anlatmalarını hiç açmayayım. En sinir olduğumda sürekli ''Siz neden buraya taşındınız anlamıyorum!'' diyen komşum..

Ne yapalım herkes nasıl büyütüyorsa çocuklarını biz de büyüteceğiz. Bazen hasta, bazen yorgun.. Bazen herşey yolunda bazen eksikler fazla.. Bazen aileden uzakta bazen yakında. Günümüz koşulları neyi gerektiriyorsa öyle.. Kimseyi '' Niye bana yardımcı olmuyorsun ya da niye çocuklarıma bakmıyorsun! '' diye yargılayamam. Çocuklar benim ve elimden geldiğince onlara bakmak benim sorumluluğum elbette. Bunun için kimseye kızmaya da hakkım yok. Sadece bu hastalık bana komşularımı hatırlattı. Meraklı komşularımı. Paylaşmak istedim. '' Artık komşuluk ilişkileri niye eskisi gibi değil? '' derseniz artık insanlar hayatlarında daha özgür olmak istiyorlar derim. Sürekli hayatlarını merak eden insanlara fazla yaklaşmak istemiyorlar. Herkes kendi hayatını istediği gibi yaşamak istiyor. Birileriyle zoraki paylaşımda bulunmaktansa kendi haline yaşamayı tercih ediyorlar. Herkesin gündemi farklı artık. Evlerinde ne olup bittiğinin başkaları tarafından gözetlenmesini garip bulup onlarla paylaşacak noktalarının olmadığını da düşünüyor olabilirler.. Herkese dilediği gibi komşularla karşılaşmayı diliyorum.. Sevgiler..

2 Şubat 2014 Pazar

Doğum Günüm Bana Geldiğim Gündür


Bugün benim doğum günüm. Doğum  günüm kutlu olsun.. Bu yazımı kendime ayırdım bugün. Doğum günüm dolayısıyla kendime hediye olsun istedim.. Yaş otuzlarda ilerliyor. Artık hangi yaşa girdiğimi düşünmüyorum bu arada. Küçükken bana çok büyük gelen yaşlara doğru ilerliyorum işte. ‘’ Doğum günü kutlamam yapıldı mı, kim kutladı, kim kutlamadı, kim hediye aldı, kim almadı?’’ gibi durumlara hiç takılmadım bu güne kadar. Bugün de takılmadım dolayısıyla. Sabah uyandım farkında bile değilim doğum günüm olduğunu. Eşim kahvaltı hazırlamış. Kahvaltıda doğum günümü kutlayınca hatırladım günün anlamını. Sonra aldık çocukları dışarı çıktık. Güzel havada sokaklarda, semt pazarında dolaştık. Eve gelip günlük işler yaptım. Farklı bir gün değildi her günden. Hadi eğlenelim, coşalım durumu da yoktu.. Huzurlu güzel bir gündü.. Sonuçta eşim ve çocuklarımla beraberdim. Her şeye değer benim için. Bu arada doğum günü kutlamalarına karşı falan değilim. Olsa da olur, olmasa da diyenlerdenim..

Yaşamda önemli olan huzur benim için. Huzurlu olabilmek.. Bazen çok güzel çeşit çeşit yemekler olan bir sofra kurarsınız her şey tamdır ama öyle bir olay yaşarsınız ki yedikleriniz boğazınıza takılır, anlamazsınız bile ne yediğinizi.. Bazen de sofranızda sadece tek çeşit bir yemek vardır ama  mutlulukla yersiniz,  karnınız her zamankinden fazla doyar. Onun için önemli olan huzurdur, mutluluktur, sevgidir, sağlıktır.. Bunları elimizde tutmak da bizim elimizde bu arada. Çeşit çeşit yemekler yerken de tek çeşit yemek yerken de zevk alabilmek bizim elimizde. Neyi yaşamak istersek onu seçiyoruz sonuçta.

Bu düşünce sistemiyle ilk tanıştığımda sarsılmıştım ben. Ne yani yaşadığım olumlu şeyler tamam da olumsuz durumları da mı ben seçmiştim? İnsan kendine acı verecek, zorlayacak durumları seçer miydi hiç? Evet seçermiş öğrendim. Öyle bir yaşam verilmiş ki elimize sonuçlar hep seçimlerimizden kaynaklanıyor. Önümüze gelen seçeneklerden birini tercih ediyoruz ve sonucunu da o anda kabul ediyoruz işte. İyi de olabilir kötü de.. Önemli olan ne olursa olsun olanı kabullenebilmek ve almamız gereken dersi öğrenebilmek. Her şerde hayrı görebilmek..

İnsan hayatının yedi yıllık dönemleri olduğunu okudum geçenlerde Formsante Pozitif Dergisi’nde. Eğitmen ve Danışman Ebru Demirhan’ ın bir röportajı. Hayatta bir amacımız olduğu, bu amacın yedi yaşına kadar bir şekilde ailemizden bize aktarıldığı ve sonraki yedi yıllık sürelerde de bu amacı pozitife çevirebilmemiz için önümüze bir olay koyulduğu, eğer gereken öğrenmeyi gerçekleştirmezsek bir yedi yıl daha sonra benzer bir olayla öğrenmemizin gerçekleşmesi fırsatı verildiği ve amacımızı öğrenene kadar bu sürecin tekrarlandığı anlatılıyor yazıda. Özellikle 28-32 yaşlarında öğrenmemiz için bizi sarsan olaylar yaşadığımızı, öğrenmezsek 38-42 yaşlarında daha sert olaylarla amacımızın hatırlatıldığı, hala öğrenemezsek döngünün kısaldığını, altı ay, üç ay, her gün gibi ve bazen hayat amacımızı öğrenmeden ölüp gittiğimiz de..

Ben yaklaşık son beş yıldır bir hayat amacımın olduğunu ve bunu öğrenmem gerektiğinin farkındayım. Bunun için çeşitli deneyimler yaşıyorum. Farkındalığımın arttığını söyleyebilirim bu süreçte. Bu yedi yıllık dönemleri kendi hayatım için düşününce gerçekten doğru olduğunu gördüm. Belirli aralıklarla yaşadığım deneyimler ve öğrendiklerim. Bazen her şey yolunda şans benim yanımdayken bir anda her şey alt üst oluyor ve ben yeniden toparlamaya çalışıyordum. Bugün doğum günüm olunca aklıma geldi yine. ‘’ Nedir benim hayat amacım? ‘’ diye. Tahminlerim var ama buldum mu bilmiyorum. Şu yedi yıllık süreçlerin 28-32 yaş dönemini yeni yakın sarsıcı bir şekilde atlattım ve bir sonrakinde ne olacak bilemiyorum tabi.. Umarım en kısa zamanda bulurum ve şu iniş çıkışlardan kurtulup biraz daha az engebeli yollardan devam ederim hayatıma. Öğrenmem gerekeni öğrenirim.

Siz de kendi hayatınızı bir inceleyin derim. Hangi yıllarda zorluklar yaşadınız ve bu zorlukların arası ne kadar sürdü? Yedi yıllık süreçleri görecekseniz hayatınızda ve belki bu yazı size hayat amacınızın ne olduğunu düşündürmeye başlayacak. Sadece doğup büyümek ve ölmek mi hayatta bulunma nedenimiz.. Büyümek, okullara gitmek, mezun olmak, işe girmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, ev almak, araba almak, seyahat etmek, emekli olmak, yaşlanmak, ölmek.. Hepimiz sadece bunlar için gelmedik  herhalde dünyaya. Bir neden olmalı bu deneyim sahasına gelmek için. Herkesin ayrı bir nedeni..

Bazen kendiniz bulabilirsiniz belki bu amacı bazen de yardım almanız gerekir. Ben nlp ve reiki eğitimi aldım. Bir sürü kitap okudum. Okuduklarımı uyguladım. Bir çoğunu uygulayamadım. Bazen unuttum yeniden hatırladım. Her şey bir tarafa öğrendiğim tek gerçek neyi öğrenmek istiyorsam hepsi benim içimde gizli. Ben istemediğim sürece olumlu yada olumsuz kimse beni etkileyemez. Kimse de beni değiştiremez. Sadece ben yapabilirim bunları. Merak ettiğim bir soru varsa kendime sormam yeterli. Üzülüyorsam ben istediğim için seviniyorsam yine ben istediğim için. Değişirsem de ben değişirim başka biri değiştiremez. Kursa giderken herkes ‘’Aa ne değişti senin hayatında?’’ diye somut örnekler istiyordu. Hani şunu istedim oldu gibi. Ama değişen bendim ve onlar da bu değişimi söylemeseler bile hissediyorlardı. Ben değiştikçe enerji alanım değişiyor ve etrafımdakiler de değişiyordu.

Öğrendiklerim neler mi oldu? Yıllardır egomun beni yönettiğini öğrendim. Onunla uyum içinde olup özüme ulaşabileceğimi.. Sonra yargısızlığı öğrendim. Eleştirdiğim, kızdığım, kırıldığım şeyleri aslında bende olan şeyleri karşımdakinde gördüğümü. Çok sarsıcı bir durum bu. Benzerin benzeri çektiğini bir de. Hep benzer olayları ve kişileri hayatıma kendimin çektiğini. Değiştiğim anda olaylar ve kişilerin değişeceğinin. Yaşadığım her olayın bir pozitifi bir negatifi olduğunun. Olumluyu yaşayınca olumsuzunu da yaşayacağımı. Tersinin de doğru olduğunun. Şükretmenin önemini anladım elbette. Şükrettikçe her şeyin kolaylaştığını. Seçimlerimi yapıp sonunda Yaradan' a teslim olmayı ve olan her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi. Enerjiden oluştuğumuzu ve enerjiyi hayatımızı yönlendirebilmek için kullanabileceğimizi. Hak ettiğim durumları yaşadığımı.  Başkalarının da aynı şekilde hak ettiklerini yaşadığını ve herkesin sınanmasının farklı olduğunu.

Hastalıklarımın düşüncelerim ve duygularımdan kaynaklandığını. Duygu ve düşüncelerimi değiştirirsem iyileşeceğimi.. Düşüncelerimi istediğim durumları yaşamak için yönlendirebileceğimi. Hayatıma istediğim olayları, durumları, nesneleri kişileri çekebileceğimi. Önemli olanın şimdiki an olduğunu. Geçmişe veya geleceğe bağlı yaşamanın beni ne kadar yıprattığını. Mükemmel olmak için kendimi ne kadar zorladığımı. Akışına bıraktığım her şeyin ne kadar kolaylaştığını. Benden bize yol almam gerektiğini. Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve hayat amacımı bulmak için burada olduğumu.. Yaşadığım her şeyin seçimlerimin sonucu olduğunu ve bundan sonraki seçimlerimi değiştirirsem yaşayacaklarımı da değiştirebileceğimi. Kendimi nerede görüyorsam orada olduğumu.. Her şerde bir hayrın olduğunu.  Son olarak hayatta sevginin her şeyden üstün olduğunu.

Öğrendiğim daha çok şey var. Hepsini yazmak isterdim ama birazı da bana kalsın istedim. Doğum günüm bana bunları hatırlattı bugün.. Sizlerle paylaşmak istedim. Eğer kendi içinize yönelip sadece beden değil, zihin, beden ve ruhtan oluştuğunuzu unutmazsanız hayatta her şeyin daha kolay olduğunu göreceksiniz. Hepsini ayrı ayrı ne kadar beslediğinizi bir düşünün. Hangisinin ağırlığı fazla hayatınızda. Birindeki olumlu değişim diğerlerini de etkileyecektir  bu arada.. Yaşam bir oyun alanı ve nasıl bir oyun istiyorsanız kurallarını kendiniz belirliyorsunuz.  Bir dahaki doğum günümde kendi oyunumun hangi aşamasında olurum şu an bilemiyorum. Sadece hayal ediyorum. Başlıkta da söylediğim gibi ''Doğum günüm bana geldiğim gündür'' . Ne zaman kendime, özüme, hayat amacıma yani bana ulaşırsam o gün ben yeniden doğacağım. Bu doğum günüm huzurla geçti. Bundan sonraki doğum günlerimde kendime huzur, sağlık, mutluluk, neşe, bol gülümseme, sevgi ve bütün pozitif duyguları diliyorum. Sevgiler