12 Ağustos 2014 Salı

Yeniden Merhaba:)

mutluikizannesii.blogspot.com
Merhaba:) Ben de bloga  uzun bir süre ara verenlerdenim sanırım. Neredeyim diye merak eden varsa buralardayım.. Hayat ikizlerimle devam ediyor çok şükür. Bu uzun arada yeni bir sürece başladık. Ben artık işime geri döndüm ve çocuklar da kreşe başladı. 

Uzun bir aradan sonra işe dönmek bana biraz garip gelse de kısa sürede alıştım. Bir çok çalışan annenin dediği gibi işte dinleniyorum açıkçası. Evde dolu dolu gece gündüz beraber geçen iki yıldan sonra başlangıçta ayrılmak zor olsa da şu an çocuklar da hallerinden memnun. Bu da benim içimi rahatlatıyor elbette. Sabah kreşin servisine koşarak biniyorlar. Bu iyi mi kötü mü karar veremedim aslında:) Benden mi kaçıyorlar anlamadım:)

Yaz tatili modumuz devam ediyor. Bu sıcak günlerde yazmak bana zor geldi onun için de ara verdim biraz. Yazacak konular birikti. Yavaş yavaş paylaşırım artık onları da. İşten geldikten sonra başlayan mesaimden fırsat bulabilirsem yazacağım sanırım. Haliyle çocuklarla akşam mesaisi daha bir koşturmacalı. 

Sadece bir merhaba demek istedim merak edenlere.. En kısa sürede buluşmak üzere. Sevgilerimle..

27 Mayıs 2014 Salı

Besin Alerjisi Farkındalık Haftası





Geçtiğimiz haftalarda 11-17 Mayıs tarihleri Besin Alerjisi Farkındalık Haftası' ymış. Bilmiyordum bu haftayı. Bir arkadaşımın süt ürünlerine alerjisi olan bir bebeği var ve bildiğim kadarıyla oldukça zorluk yaşıyor. Çünkü süt proteini içeren herhangi bir besini bebeğine veremiyor ve emzirme döneminde kendisi de yiyemiyor. Bana bu haftayı hatırlattı. Ben de sizlerle paylaşmak istedim. 


Aklıma geçenlerde Bumerang' ın bana hediyesi resimde gördüğünüz Prof.Dr. Yonca Tabak' ın Çocuklar ve Alerji kitabı geldi. Bu kitapta alerjiler hakkında ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz. Bu haftayla besin alerjisine farkındalık yaratılma amaçlanmış.  Ben de kitaptan öğrendiğim bazı bilgileri aktarmak istedim sizlere.

Kitapta alerjinin bebeğin ilk besinlerle tanışmasıyla başladığından bahsediliyor. Emzirme döneminde annenin yediği besinlerin bebekte alerji geliştirme riski olduğu belirtiliyor. En çok karşılaşılan alerji inek sütü alerjisiymiş. Bunun yanında yumurta, tahıl, kuruyemiş, balık ve deniz mahsulleri alerjileri en çok karşılaşılan diğer alerji türleriymiş.

Bebeklerde yanaklarda görülen pütürlenme ve isilik olarak kabul edilen cilt kuruluğu alerjik yapının ilk işareti olabilirmiş. Bu durumda gıda alerjisinden şüphelenmek gerekirmiş.  Bebeklerde tekrarlayan enfeksiyonlarla birlikte kusma, iştahsızlık, kilo almama, ağız kokusu, hıçkırık varsa reflü ve reflüye sebep olan bir gıda alerjisinden şüphe etmek gerekirmiş. Besin alerjisi olan çocuklarda alerjik besinin çok azı bile çocukta ağır reaksiyona neden olabiliyormuş.

Kitapta ayrıntılı olarak belirtiler, testler, yapılması gerekenler belirtiliyor ve alerjisi olan çocuklar için yapılabilecek tarifler yer alıyor. Bu tarifler aynı zamanda çocukları alerjiden korumaya da yarıyor. Hazır gıdalar alerjilerin nedeni olarak görülüyor ve doğal besinlerin önemine değiliyor ayrıca. Bağışıklık sistemini güçlendiren beslenme nasıl olmalı ayrıntılı anlatılmış.

Farkında olmalıyız alerjiye karşı. Çocuğumuzdaki farklı belirtileri gözlemlemeli ve mutlaka doktora başvurmalıyız. Alerjisi olan çocukların da farkında olmalıyız. Aman bir lokma yesin ne olur diye alerjisi olan çocuğa alerji yapan besini de vermemek gerekiyor. Çünkü bu davranış onun hayatını tehlikeye atabilir. Çocuklarımıza kalabalık ortamlarda birşeyler yedirirken o besinleri yiyemeyen bir çocuğun da orada olabileceğini düşünmeliyiz. Bir de tanımadığımız çocuklara bir gıda ikram ederken alerjisi olabileceğini düşünerek ebeveynine sormalıyız. Çok istediği halde bazı besinleri yiyemeyen ve çocuklarına bu besinleri yediremeyen ebeveynlerin farkında olalım. Onlara davranışlarımızla destek olalım. Sevgilerimle..

14 Mayıs 2014 Çarşamba

İçimize Kor Düştü..

Bugün acı..  Hayatını kaybeden tüm madenci kardeşlerimize Allah' tan rahmet diliyorum. Eşsiz, babasız, kardeşsiz kalan tüm yakınlarına da sabır ve baş sağlığı.. Dünden beri içim yandı.. Ne söylesek boş  giden gitti, ateş düştüğü yeri yaktı. Bugün sosyal medyada birçok kişi bu acıyı paylaştı. Ama özellikle instagram ve facebook' taki bazı mutluluk pozları, selfieler , reklamlar paylaşanlar da beni hayal kırıklığına uğrattı. Şaşırdım, anlamakta zorlandım. Hayatını kaybedenlerden, yakınlarından utandım. Aynı ülkede yaşıyoruz değil mi..  Bu kadar mı duyarsız olduk. Kalpler bu kadar mı karardı. Allah bu acıyı yüreğinde hisseden herkese sabır versin.. 

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Daha da Anneyim..



Anneler günü.. Çocukken Anneler Günü farklı bir anlam ifade ediyormuş, anneyken farklı. Çocukken annemizi hangi hediye ile sevindiririz derdindeydik. Şimdi anlıyorum ki bir anneye en kıymetli hediye evlatların varlığıymış.. Hani hep söylenir ya bir gün değil her gün anneler günü.. Gerçekten öyleymiş. Anne değilken anlayamıyor insan her günün anneler günü olduğunu. Şimdi anlıyorum. 

Bebeklerimin hayatıma girdiği o andan itibaren her gün benim. Kesintisiz tüm zamanım onların. Geçen bu sürede değişen ben. Daha mı güçlüyüm yoksa azaldı mı enerjim..  Daha mı sevecen daha mı şefkatli yoksa törpülendi mi kalbim.  Daha mı cesurum yoksa iyice korkak mı oldum. Daha çok mu gülüyorum yoksa unuttum mu gülmeyi.. Daha mı sabırlıyım yoksa en küçük şeye sinirleniyor dayanamıyor muyum artık.. 

Annelik.. Artı ve eksi uçlar.. Daha önce keşfetmediğim yönlerimi buldum bebeklerimle.. Artılarım kadar eksilerimi farkettim anne olunca. Eksilerim kadar da artılarım olduğunu. Duygularım bazen en dipte bazen tavan yapmış tepede. 

Hayatım değişti. İki yılda. Nasıl geçtiğini anlamadığım iki yılda.. Aniden hayatıma girdikleri o akşam üstünün şaşkınlığı şu an ne zaman büyüdüklerinde.. Zaman geçiyor ve daha da bir bağlanıyorum onlara. Canlarının yandığı her an benim canım daha çok yanıyor. Sevindiklerinde en mutlu benim. Her yeni keşifleri beni daha çok heyecanlandırıyor.

Bilmiyorum daha mı güçlüyüm, daha mı cesur, daha mı sabırlı, daha mı sevecen, daha mı, daha mı.. Bildiğim tek şey artık daha anneyim.. Bu anneler gününde bebeklerimle yaşadığım tüm deneyimler aklıma geliyor..  İyiki öyle davranmışım dediklerim, keşke öyle yapmasaydım dediklerim, hayallerim, umutlarım, dileklerim.. Hepsi de kabulüm.. 

Canları sağolsun yeter..

ve tabiki annem.. Şimdi daha iyi anladığım annem.. Buradan ona bir kez daha teşekkür ediyorum.. Benim için yaptığı herşey için. Başta annem olmak üzere tüm annelerin anneler gününü kutluyorum.. Sevgilerimle..

4 Mayıs 2014 Pazar

Memleket Havası İyi Geldi:)


Bir süredir dinlenmedeyim. Yaklaşık iki hafta önce memleketime geldim çocuklarla. Eşim bizi bırakıp döndü. Uzun bir araba yolculuğundan sonra sıcak denizlere ulaştık. Memleketim Mersin' in bir ilçesi. Deniz kıyısında yeşille mavinin buluştuğu bir ilçe. İnsanı rahatlatan yerlerden. Biraz uzak olduğu için yolculuğumuz on dört saati buldu. Çocuklar gayet rahat bir yolculuk geçirdiler. Ama son saatlerde artık yorgunluktan oto koltuğundan yanlara yatmak istiyorlardı. Sık sık mola vermemize rağmen uzun yol çok etkiledi tabi. Annemlere kavuştuk sonunda. Çocuklar da dedelerine, anneannelerine, dayılarına, kuzenlerine. Tabi ilk günler alışma süreciyle geçti. Kucağımdan inmemeler, oyun oynamamalar, yemek yememeler, erken uyumamalar, bildikleri kelimeleri unutmalar.. Derken sonunda ortama uyum sağlayıp fabrika ayarlarına geri döndüler. Evin altını üstüne getirip dedenin peşinden ağlamalar başladı. Karıştırılmadık çekmece, incelenmedik detay kalmadı. Artık alıştılar buraya. Tabi ilk günler baba bırakıp gittiği için ona da küstüler. Baba hemen özlendi elbette. Akşam uykularında baba arandı.  Biraz daha burdayız. Umarım babalarını unutmazlar tatil sonunda. Bu tatil hepimize iyi geldi. Uzun süredir ev dışında çok bir sosyal hayatımız yoktu. Çocuklar ilk günlerde zorlansalar da kısa sürede buradaki sosyalliğe alıştılar. Ben de tabi çocukların bakımına destek aldığım için dinlenme fırsatı buldum. Sabah uyandığımızda annemin kahvaltıyı hazırlamış olması, çocukların kahvaltılarını yaptırıp bana uyuma imkanı tanıması bile bana yetti. Çocuklar daha çok dışarı çıkma imkanı buldu. Bol temiz hava iyi geldi. Tabi hava değişikliği hafif grip yapsa da önemli değil. Şu an keyifleri yerinde. Bir yerde ikizlerin kalabalık ailelerde büyümelerinin özellikle sosyal ve dil gelişimlerini etkilediğini okumuştum. İki haftada bu etkiyi çocuklarda gördüm. Onun için tatilimi biraz daha uzatacağım sanırım. İşe dönmeme son beş ay kalan bugünleri değerlendirmem lazım. Bende durumlar böyle bu aralar. Keyifler yerinde. İnsanın ailesi herşeyden değerli. Sevgilerimle.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Çocukların Bayramı Kutlu Olsun:)

Bugün 23 Nisan. Çocukken heyecanla gelmesini beklerdik. Çocukluğumun köy okulunda çiçeklerle, bayraklarla, şiirlerle, yarışmalarla, şarkılarla ne çok bayram kutladık. Çok mutlu olurduk kendi bayramımızda. Uzun yıllar her çocuğun kendi bayramını kutlayabileceği bir ülke diliyorum tüm çocuklar için.

Ulu önder Atatürk'ün bize ve çocuklarımıza bıraktığı bu güzel, özel ve anlamlı bayram tüm çocuklara kutlu olsun. Tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı' nı kutluyorum.

11 Nisan 2014 Cuma

Yeni Hobim: Amigurumi



Amigurumi kelimesini ilk duyduğumda ne olduğunu anlayamamıştım. Tabi merak ettim ve hemen araştırdım. Anladım ki amigurumi Japonların tığ ile örgü oyuncak örme sanatıymış. Yapılan oyuncakları inceledim ve '' Keşke ben de yapabilsem! '' diye de iç geçirdim. Örgü işlerinden az çok anlarım. Geçtim internetin başına ve nasıl yapıldıklarını araştırdım. Özellikle iki tane web sitesi bana çok yardımcı oldu. Bu web siteleri www.yaseminkale.com ve www.amigurumiaskina.blogspot.com. Bu sitelerdeki oyuncakları benim yapabilmem için çok çalışmam lazım çok. Yine de bir yerden başlamak lazım dedim ve ilk olarak üst resimde gördüğünüz kuşları yaptım. Aslında bunlar tavuk olacaktı ama böyle karışık  bir şey çıktı ortaya. Ama oğlum bunlardan sarı olanla uyuyor uzun süredir. Daha önce hiç oyuncak istememişti hepsini atmıştı yatağından. Şimdi bu ilginç kuş türüyle uyuyor:)



Sonra bu tırtılı yaptım. Tırtılım beğenildi. Ben de beğendim:) Tırtılı da pek sevdi benim kuzular. Sarılıp seviyorlar arada..




Son olarak gördüğünüz meyveleri yaptım. Bir de kızım çiçekleri çok sevdiği için ona çiçek yaptım. Her gördüğü çiçekle konuşuyor ve eliyle çiçekleri seviyor çünkü. Bunları da çok sevdiler. '' Anne elma elma, çiççek '' kelimelerini duymak beni daha da mutlu ediyor.

Sevdim ben bu işi. Şimdi bir ördek yapıyorum. Umarım ördeğe benzer:) Siz de çocuklarınıza yapabilirsiniz örgü biliyorsanız. Hem yapması zevkli hem de çocuklar çok seviyor bu oyuncakları. Onlara kavramları öğretmek için de ideal. Özellikle www.yaseminkale.com bu işin üstadı olmuş. Sayfasını ziyaret ederseniz yaptığı birbirinden güzel oyuncakları görebilirsiniz. İstediğiniz oyuncağı siparişte verebiliyorsunuz ayrıca. Bir de facebook'ta çok güzel paylaşımları olan ve siparişle istediğiniz oyuncağı yapan Amigurumi Dünyam' ı da şu linkten inceleyebilirsiniz  ve takibe alabilirsiniz. https://www.facebook.com/pages/Amigurumi-D%C3%BCnyam/1408660222719336?ref=profile Ayrıca www.amigurumidunyam.blogspot.com adresinden de takip edebilirsiniz. 

Yeni hobim amigurumi:) Akşam çocuklar uyuyunca ben de oyuncak örüyorum bu aralar. Beğendiniz mi amatör çalışmalarımı:) Bakalım yenilerini yapabilirsem paylaşırım yine.  Sevgilerimle..

9 Nisan 2014 Çarşamba

Hayat Devam Ediyor...



Bu aralar yazmak içimden gelmiyor. Son günlerde yaşadığımız çocuklarla ilgili üzücü durumlar beni çok etkiledi. Bir yerlerde acı çeken annelerle ben de acı çektim, üzüldüm, içim yandı. Yaşananlar karşısında ne desek boş. O ailelerin acılarını hafifletmek kolay değil. Sadece sabır dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor sanırım.

Konu çocuk olunca akan sular duruyor işte. Daha minicik bedenlere olumsuz hiç bir şeyi yakıştıramıyoruz. Sadece son yaşanan olaylar değil acı çeken, çocuğunun yolunu bekleyen, hasta çocuğuna kendini feda eden bir çok anne var elbette. Biz gündemde olup haberlerde gördüklerimizi biliyoruz sadece. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın. Tarifi zor sadece yaşayanın bileceği bir durum. 

Bu olayları gördükçe ben de tedirgin oldum tabi. Evin içinde bile azıcık sesleri kesilse neredeler diye koşuyorum. Balkonları, dış kapıyı kilitliyorum. Zaten evin içinde bir çok güvenlik önlemini almıştık. Yine de aniden ellerine bir şey geçer diye daha bir dikkatliyim. İnstagramdan çocuklarımın resimlerini kaldırdım. Bir çocuk oyununu telefonunuza indirdiğinizde çocuk istismarcıları tarafından gözetlendiğinizi öğrendikten sonra zaten çocuklarımın resimlerini paylaşmaktan korkuyordum. Sonuçta şifreli vs ama internette isteyince isteyen birçok şeyi yapabiliyor.

İnsan etraftaki tehlikeleri farkettikçe daha da bir endişe taşıyor çocuklar için. Şimdi daha çok küçükler bizim korumamız altındalar. Biraz büyüyüp hayatın içine girmeye başladıklarında kötülüklerden tehlikelerden nasıl koruyacağız endişesi taşıyoruz ister istemez. Asla anlayamadığım nasıl bir ruh hali olduğuna da anlam veremediğim, aklımın hayalimin almadığı çocuk istismarlarına karşı özellikle.

Nasıl insanlıktan çıkıp bu noktaya gelir biri. Gerçekten ben asla ama asla anlayamıyorum. Asla da anlamak istemiyorum. Hani Allah'ın gücüne gitmesin derler ya ben de öyle diyorum ve her şerde bir hayır vardır sözüne çok inanan biri olarak çocuk istismarı ve ardından o küçücük bedene kıyanların olaylarındaki hayrı ben görmekte zorlanıyorum.

Toplumumuzda böyle insanların olduğunu, belki de çok yakınımızda, bindiğimiz otobüste, gezdiğimiz parkta, gittiğimiz yerlerde olduklarını düşündükçe çocuklarım için bir daha endişeleniyorum. Anne baba olarak çocuklarımıza çok çok iyi sahip çıkmalıyız. Çocuklarımızı da yaşlarına uygun şekilde bilinçlendirmeliyiz.

Kendi çocukluğumu hatırlıyorum da biz sokaktan içeri girmezdik. Hani 90'lar Dizisinin şarkısında diyor ya '' Biz sokaklarda oynayan dertsiz son çocuklardık.'' Aynen öyleymiş meğer.. Saatlerce sokakta oyunlar oynardık. Öyle tedirgin olunacak durumlar yokmuş o zamanlar demek ki. Şimdi çocuklar sokakta yine oynuyorlar belki ama anne baba biraz uzaktan onları izliyor. Öyle akla hayale gelmedik olaylar duyuyoruz ki, bir anlık dalgınlık bile çocuğunuzun gözden kaybolmasına neden olabiliyor. Şimdi anneler babalar da dertli çocuklar da sanırım..

Böyle işte bende durumlar. Tabi öncelikle insan olarak ve bir anne olarak etrafımda olup bitenlere duyarsız kalamam. Bazıları diyor ya '' Aman izleme böyle programları, dinleme bunları! '' diye. Kısaca '' Duyarsızlaş! '' diyor. Hayatta pozitif düşünceye inanan biriyim ve endişelerimizin biz düşündükçe gerçeğe dönüşme ihtimaline.. Elbette ah vah ne olacak halimiz modunda değilim.. Sadece üzgünüm ve bunu paylaşmak istedim. Allah herkesin çocuğuna sağlık versin, korusun.. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve hayat devam ediyor.. Sevgilerimle..



3 Nisan 2014 Perşembe

Hayatımda Bahar Temizliği



Geçenlerde rüyamda yeniden ikizlere hamile olduğumu gördüm. Yeni ikizlerimle dört çocuğum oluyordu. Uyandım ve rüyanın etkisinden kurtulamadım. Yeniden ikiz bebek sahibi olmak.. Hem de önceden iki tane daha varken. Nasıl olurdu acaba? Bu rüyayla ikizlerimin hayatıma girmesiyle değişen şeyleri düşündüm. Şöyle yirmi bir ay öncesinden günümüze değişen hayatımı.. İkizlerimin hayatıma girmesiyle yaptığım bahar temizliğini..

Bahar gelince hani herşey çıkarılır, yıkanır, temizlenir ya bende arasıra hayatımda bahar temizliği yaparım. Beni yoran, enerjimi tüketen, hayatıma anlam katmayan insanları şöyle bir siler süpürürüm. Bugüne kadar da sildiklerimden öyle pişman olduğumda olmadı açıkçası. Çünkü ben bir ilişkinin yürümesi için gereken neyse yaparım ama bir noktaya kadar. Artık karşı taraf bunu suistimal ediyor ve beni üzüyorsa o ilişkiyi devam ettirmektense ya biraz yavaşlatır ya da tamamen silerim.

Rüyamda yeniden ikiz bebek beklediğimi görünce yeniden iki tane daha bebeğim olsa ne yapardım diye düşündüm. İster miydim? Eğer yaşadıklarımdan farklı bir durumda olsaydım isterdim sanırım. Vazgeçemezdim. Yaşadıklarım derken maddi ve manevi yaşadıklarım. İkizlerimin doğumuyla bir anda hayatım değişti benim. Herşey yolunda giderken özellikle yaşadığımız maddi sorunlar, eşimin aniden tayini çıkması, bir süre bebeklerle annemlere taşınmam, sonra herkesten uzak bir şehirde kurduğumuz yeni hayat. Zor günler geçti biraz. Bebekler daha küçüktü ve benim daha çok yardıma ihtiyacım vardı o günlerde. Eşimin tayini ile bizden aylarca uzak kalması bu sürede annemle bebeklere bakmamız, o arada annemin kolunun kırılması. Herşey üst üste gelir derler ya biraz öyle oldu işte. 

Kolay değildi o günler. Ben ruhen ve bedenen çok yoruluyordum ve artık bu yorgunluk beni gergin bir insan haline getirmişti. Tabi bebeklerime o ruh haliyle ne kadar faydalı bir anne oldum tartışılır. Sadece onların mutlu, huzurlu olması için uğraşırken yaşadığım gerginlikler onları da istemeden de olsa etkiliyordu elbette. Sonuçta herşeyin farkındalar çünkü. Tabi o döneme ait benim pişmanlıklarım da ayrı bu arada.. 

O zorlu günler geride kaldı. Artık yeni hayatımıza alıştık diyebilirim. Bebeklerimin de büyümeleriyle bakımları daha kolaylaştı. Yine yoruluyorum ama eskisi kadar değil. Daha yeni yeni normal halime, normal kişiliğime döndüğüme inanıyorum. Çünkü ruhen ancak rahatladım. Bu süreçte hayatımdan da bir sürü kişiyi çıkardım. Bu zorlu sürecimde benim yanımda olmayıp destek yerine köstek olanları sildim. Bazılarıyla da ilişkilerimi yavaşlattım.

Kim mi bu temizlenenler… İki bebekle ne yapacağımı şaşırıp yardıma ihtiyacım olan o günlerde ‘’ Bir isteğin var mı, senin için ne yapabiliriz?’’ diye sormak yerine arayıp eşimi eleştiren, yaşadıklarımızı eleştiren kişiler..  Ben ve eşim ihtiyacı olan herkese evimizi ve cüzdanımızı hiç çekinmeden, sorgulamadan açarken bizim zor günlerimizde '' Görmedim, duymadım, bilmiyorum '' u oynayanlar.. İki bebekle ne yaptılar iyiler mi, diye merak etmek yerine sürekli eleştiri yağmuruna tutanlar.. Eşimin tayini çıkıp bizim düzenimiz bozulunca bundan mutluluk duyup neredeyse kutlama yapanlar.. 

Aylarca bebeklerden başka bir hayatım olmayıp bir kez bile dışarı çıkmadığım halde ruh halim iyice gerginken beni anlamayanlar.. Maddi sorunlar yaşadık diye  eşimden ayrılacağımı zannedenler.. O karışıklar arasında telefonlarına cevap veremediğim için bana küsenler.. Zor zamanlarında hiç düşünmeden yardımına koştuklarım ama geçmişte yaşananları çabucak unutanlar.. Bana yapmacık davranışlarla iyi görünmeye çalışanlar.. Benim kolum ağrırken iyileştirmeye çalışmak yerine kolumu daha da çekip beni yaralayanlar, üzenler, kıranlar.. Bu liste daha uzayabilir. Ama bu kadar yeterli sanırım.

Kısaca bu yazıyı okurken acaba benden mi bahsediyor diye düşünüp kalbi çarpanlar.. Artık eskisi gibi arayıp sormadıklarım. Sevinçlerini, mutluluklarını, üzüntülerini paylaşmadıklarım. '' Acaba iyi mi, hayatı nasıl? '' diye merak etmediklerim, unuttuklarım..  Evet sizlerden bahsediyorum.. Sizleri temizledim birazcık. Ben iyi durumdayken siz de benimle iyiydiniz. Şimdi ben zor durumda kalınca yanımda değilsiniz. O halde ben de artık sizin yanınızda değilim.. Şunu unutmamak lazım hayatta bumerang etkisi diye bir şey var. Neyi fırlatırsanız o döner size geri gelir. Düşünceleriniz bana yaşattıklarınıza benzer şekilde sizi de sarsabilir.. Hayat hep aynı düzlükte sürmez. Zorluklar herkes içindir ve ilahi adalet vardır...

Eğer böyle zorlu bir süreçte iki bebek yetiştirmek zorunda kalmasaydım, bakıcılarım olsaydı, ev işlerini yetiştirmek gibi bir sorunum olmasaydı, nefes alabileceğim kendime ait zamanlarım olsaydı, bebekleri birkaç saat olsa da birilerine bırakıp kuaföre gitmek, dışarıda dolaşmak, alışveriş yapmak vs. ya da hiçbir şey düşünmeden uyumak için vaktim olsaydı; bebeklerin bezini mamasını nasıl alacağız endişesi olmadan her ihtiyacını karşılayabilecek maddi imkanım olsaydı, bu süreçte bana gerçekten destek olan birileri olsaydı evet yeniden ikizlerim olsun isterdim.

İkizlerimle hayatımda bahar temizliği yaptım. Sildiklerimi yeniden yazmaya pek niyetim yok. Yaşamda her zorlu deneyim insana yeni bir şeyler öğretir. Ben de bu süreçte bazı kişilerin gerçek yüzlerini gördüm, tanıdım.. İlişkilerimi yeniledim.. Öğrendim, değiştim.. Yaşadıklarımın sorumluluğunu alıyorum ve kimseyi suçlamıyorum. Sadece bu sürecin bana almam gereken dersleri öğrettiği  için şükrediyorum.  Elbette her kışın sonrası bahar. Benim kışım da bitmek üzere. Şimdi sıra baharda. Ama bu baharda birçok kişi yanımda olmayacak. Çünkü son bahar temizliğimde birazını sildim. Geri dönüşüm kutusunu da boşalttım. Artık hiç bir şey eskisi gibi değil farkındayım. Bu arada her zorluğumda yanımda olanlar sizleri unutmadım. Her zaman için yeriniz farklı. Siz de kim olduğunuzu biliyorsunuz. Söylememe gerek yok. 

Bu yazı içimi dökmekti belki. Belki de ifade edemediklerimi buradan iletmek. Şarkıdaki gibi ne isyan, ne itiraf yalnızca sitem.. Hayatta nedensiz hiç bir şey olmadığına inanırım ben. Böyle bir yazı yazmamım da bir nedeni var elbette. Her deneyiminizin sizi yormadan öğretmesi dileğiyle.. Sevgiler..

1 Nisan 2014 Salı

Bir Kitap Önerisi: Adem Güneş Doğal Ebeveynlik-1



Bugün sizlerle okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum. Pedagog Adem Güneş’in '' Duyguda Özgür Davranışta Disiplinli Çocuklar için Doğal Ebeveynlik '' kitabı.. Ben kitabı adeta bir çırpıda okudum umarım okuyup öğrendiklerimi de uygulayabilirim. Önemli olan uygulayabilmek zaten öyle değil mi?

Bu kitap beni etkiledi açıkçası. Davranışlarımın, benim için hiç anlam ifade etmeyen bazı hareketlerimin, bakışlarımın çocuklarımı ne kadar etkilediğini farkettim öncelikle.. Onları nasıl çok çabuk kırabildiğimi ve irade özgürlüklerini engellediğimi bazen. Düzeltmem gereken davranışlarımı farkettirdi. Kitabı okurken '' Aa ben de bunu yapıyorum galiba! '' diyeceğiniz yerler var. Okumanızı tavsiye ederim. 

Ben şimdi kitaptan bazı kısımları iki bölüm halinde paylaşmak istiyorum.  Kitaptan bazı cümleleri aynen aktarmak istiyorum sizlere.

     * Bir insanın en büyük kazancı kendi gibi olabilecek güce erişmiş olmasıdır. Bugün çocuklarda karşılaşılan neredeyse bütün problemlerin temelinde çocuğun kendi gibi olmasına izin verilmemesi yatmaktadır.

-       *  Çocuğun kişiliğini koruma mücadelesi her anne babanın insanlık görevidir.

-       *  Çocuktan yetişkin olgunluğu beklemek çocuğa yapılacak en büyük haksızlıktır.

-        * Çocuk çocuk olabildiği kadar kişilikli olabilir.

-       *  Ebeveynler çocuk eğitimini davranış öğretmek olduğu yanılgısına düşüyor. Bu nedenle birçok evde düzgün otur, düzgün dur, dişlerini fırçala, erken yat, misafirlikte beni rezil etme sesleri eksik olmuyor. Çocuk yetiştirmek çocuğa davranış öğretmek değil duyarlılık ve irade kazandırmaktır. Duyarlılık kişiyi anlamlı kılan en belirgin özelliktir. İrade ise kişinin duyarlılığı oluşması ve kalıcı olarak kalabilmesi için herşeye rağmen direnme gücüdür.

-        * Çocuğuna duyarlı bir ebeveyn çocuğun davranışlarını baskı ile değiştirmek yerine onun olumsuz davranışı kendinin görüp değiştirmesine fırsat tanımalıdır.

-        * Okul çağındaki birçok çocukta görülen isteksizlik, tükenmişlik, umursamazlık çocuğun öyle yaratılmasından değil ona rehberlik eden yetişkinlerin çocuğun içindeki insan olma enerjisini tüketmesinden kaynaklanır. Tükenmiş kişilerin yaşama sevinci yoktur.

-        * Çocuk yaşamı merak duygusu ile öğrenir. Çocuğun tv kumandasını karıştırması yere vurması tv' ye tutması yetişkine anlamsız gelse de çocuk açısından çok anlamlıdır. Çocuk o esnada eşyayı tanımaktadır. Çocuğun bu isteği yetişkin tarafından engellenirse çocuk agresifleşir. Öğrenme isteği engellendikçe çocuk agresif olur.

-        * Yetişkin çocukla girdiği bu mücadelede kendi sözünü dinletme adına çocuğu her defasında bir çaresizliğin içine düşürürse çocukta merak duygusu adım adım kaybolur. Yetişkin çocuğa gücünü yetirmekle övünebilir ancak çocuk başladığı işi yarım bıraktığı için dikkat dağınıklığına doğru adım adım ilerleyecektir.

-       * Çocuk eğitimine girişen bir yetişkinin ilk hedefi yaşama çocuk gözüyle bakabilecek yeteneğe erişmek olmalıdır. Yetişkin üstünlük tutkusunu bırakırsa bu gerçekleşir. O zaman çekmecelerin karıştırılmasının şımarıklıktan değil merak duygusundan olduğu görülür.
-        
     * Birçok çocuğun okul başarısızlığının temelinde merak hissini yitirmesi yatar.

-        * Zihinsel bir bozukluk olmadıkça çocuklarda hareketlilik onlardaki heyecan ve merak duygusunun dışa yansımasıdır. Bir çok uzman hareketli çocukların enerjisinin tükenmesi için spora yazdırılmasını, koşturulmasını yorulmasını öneririr. Bu enerjinin boşa tüketimidir.

-        * Çocuklar yetişkinleri tuhaf bir dürtüyle bilmeden taklit ederek kendilerini geliştirirler. Çocuklardaki bu içsel dürtü olmasaydı hiçbir ebeveyn çocuğunu eğitemezdi.

-        * Çocuk eğitimine karar vermiş ebeveynlerin yapacağı ilk şey çocuğundan beklediği tavır ve davranışları önce kendinin kazanmasıdır. Suni davranışlarla yaşamaya alışmış bir yetişkinin yanında doğal davranışlı bir çocuğun yetişmesini beklememek gerekir.

-        * Çocuklarda görülen anormal davranışlar sanki anne babayı ikaz gibidir. Anne baba o davranışı bastırmak yerine kendilerinin taklit edilmesi ile oluştuğunu düşünüp kendilerine çeki düzen vermelidir.

-        * Çocuk ile ebeveyn çatışmalarının en yoğun yaşandığı dönem çocuğun irade kazanımı mücadelesi verdiği dönemdir. Dört yaşına kadar çocuklar ebeveynlerini taklit ederek geldikleri ve isteklerini bilinçli irade kullanımı ile oluşturmadıkları için bu dönemde çatışmalar daha azdır.

-        * Dört yaşından sonra tercihlerini kendileri yapmaya başlayınca ebeveynler çocukların iradesiyle karşılaşmanın ilk şaşkınlığını yaşarlar. Bu döneme hazırlıklı olan çocuğun böylesi tercihlerinin aslında varolma isteğinin sonucu olduğunu bilen ebeveynler çocukla inatlaşma gereği duymazlar. Zira kendisi ile inatlaşılan çocuklar inat etmeyi öğrenirler.
-        
     * Kendisini savunmasızca bıraktığı ebeveyni tarafından incitilen, aşağılanan, azarlanan, anlamsızca cezalandırılan çocuk hem ebeveynine karşı için için tepki oluşturur hem de istenilen davranışı edinemez.

-        * Çocukların erken dönemden itibaren tercih edebilme yeteneğinin yanısıra keyif aldığı bir durumdan vazgeçebilme yeteneği de önemlidir. Bağımlılık arttıkça irade zayıflar..

-       *  Çocuk ne yapabiliyorsa yetişkin o kadarına razı olmalıdır. Yapamadığını hissettirmek çocuğun iradesini kırar.

-        *  Mahcup edilen kişi iradesini kullanmakta zorluk çeker.

-        *  Dört yaşına geldiği halde annesi tarafından ayakkabısının bağcığı bağlanan, üç yaş döneminde hala annesi tarafından yemek yedirilen, ilkokul döneminde ne zaman neyi yapacağı anne babasınca organize edilen çocuğun irade gelişiminden bahsetmek zordur.
-      Çocuklar bir işi yapmak için‘’ Anne ne olur ben yapayım’’ diye izin istediğinde bu bir fırsat olarak görülmeli ve istediği şeyi yapmasına izin verilmelidir.

-       *  Çocuk engellendikçe hırslı ve içinde uhdeler kalmış ikinci bir dünya oluşturmaya başlayarak gerçek dünyadan kopmaya başlar. Zarara uğramamak için olduğu gibi görünmek yerine istendiği gibi görünmeyi tercih eder. İşte bu sahte benliktir.

-        *  Sahte benlik iki şekilde oluşur: Şiddet ve ebeveynlerin çocuklarına aşırı düşkünlüğü..

-        *  Çocuklar kendilerine zarar veren kişilere kendilerini sevdirmek için yoğun çaba harcarlar.

-        *  Kendi gibi olamayan çocukların yaşadıkları duygusal boşlukları kapatmak için birilerinden sevgi almaya, sevmeye sevilmeye karşı zafiyetleri vardır. Kendisine azıcık ilgi gösteren kişiye hemen bağlanmaya ve onun için olmadık fedakarlıklar yapmaya hazırdırlar. Bu tür çocuklar başkaları tarafından suistimale açıktır.

-        * Baskı ve zorlamalarla kendisini anne babaya kapatan çocuk şımarır ve yılışır, duyarsızlaşır. Bu durum çocuğun dışlanmasının, aşağılanmasının ve duygusal zarara uğratılmasının sonucudur.

-       *  Duyarsızlaşmanın kökenine inildiğinde çocuğun ruhuna sinen bir çift aşağılayıcı bakış görülür ki maalesef bu bizzat çocuğun ebeveynidir.

-        * Çevresindeki yetişkinlerce sıklıkla aşağılanmış çocuklar kendilerini aşağılayan yetişkinlere kendini sevdirmek için şımarır, yetişkinin sevgisini kazanabilmek için her türlü işi yapar.
-         
      Şimdilik bu kadar. Devamı ikinci yazımda.. Sevgilerimle..
-         

-          Not: Yazıda Pedagog Adem Güneş’in '' Duyguda Özgür Davranışta Disiplinli Çocuklar için Doğal Ebeveynlik '' kitabından alıntı yapılmıştır.

26 Mart 2014 Çarşamba

#Mim' lendim:))



Ben de mimlendim:)) Blog yazarlarının bir süredir birbirlerini mimlediklerini takip ediyordum. Sevgili umuthikayem.blogspot.com.tr  beni mimlemiş.. Ben de 3 soru mimini yanıtlamak istedim.. Sevgili Şeyma çok teşekkürler.. Bu arada beni mimleyen başka biri varsa ve kaçırdıysam farkında değilim. Kusura bakmasın varsa farketmediğim başka mimleyen..  Bu aralar çok fazla blog takip edemedim.. Şimdi gelelim soru ve cevaplara..

3 Soru Mimi...

1) Neden blog açtım ?


Ben hayatımı ikizlerimden önce ve ikizlerimden sonra diye ikiye ayırıyorum.. Bebeklerimle başladığım yeni hayatımda bir süre sonra yaşadığım deneyimlerimi başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissettim ve bir blog açtım. Ben evde bebeklerimle zaman geçirirken dışarda hayatın devam ettiğini hatırlatan bir pencere oldu blog. Hayatta üretmek gerektiğine inanan biriyim. Blog yazarak birşeyler ürettiğime inanıyorum ve iyiki açmışım.. Blogum sayesinde bir çok güzel insanla tanıştım.

2) Hayat felsefemi belirleyen söz daha doğrusu sözler:)

'' Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. '' , '' Olan herşeyi olduğu gibi kabul ediyorum.'' ve '' İnsan neye hazırsa karşısına o çıkar. ''  benim hayatımı değiştiren ve hayat amacımı bulmaya yarayan cümlelerdir..

3) Kendimle ilgili 3'ü doğru biri yanlış 4 şey:) Bunlardan biri yanlış hangisi tahmin edin:)


:) Hayatımın ikizlerimle değiştiğine inanıyorum ve daha önce çok yoruldum hiç zamanım yok diye yakındığım günlerimin ne kadar boş olduğunu görüyorum. 


:) Hayata sadece yemek içmek gezmek tozmak, en iyi markaları giymek, en zayıf olmak, en havalı olmak, başkalarını küçük görmek, dedikodu yapmak, kalp kırmak, kötülük yapmak, kıskanmak üzere gönderildiğimize inanmıyorum. İnsan isterse yapamayacağı şey yoktur. Sürekli bahaneler üretip bazı şeyleri yapmaya zamanı olmadığını söyleyen insanlara inanmıyorum.

:) İyi ve kötü enerjiye inanıyorum. Kötü enerjili yapmacık insanları çok çabuk hissediyorum ve mümkünse ilişkimi azaltıyorum..

:) Tüm günümü koltuğa yatıp televizyon izleyerek, internette boş boş gezerek , yemek falan yapmayarak;  hiçbir iş yapmadan uyuyarak geçiriyorum.. Bazen de tüm gün dışarda gezip eve bile uğramıyorum.. 

Benden bu kadar.. Ben de      www.bosdefter.blogspot.comwww.bonbonsekerlerim.blogspot.com  ve www.gecebebis.blogspot.com ' u mimliyorum.. Sevgilerimle.. 

23 Mart 2014 Pazar

Çocuklarınızın Oyuncaklarını Nasıl Seçiyorsunuz?


Biz ebeveynler için çocuklarımızın gelişimi ve sağlıkları oldukça önemli bir konu. Gelişim ve eğitimlerini desteklemek ise en çok kafamızı yorduğumuz şeylerin başında geliyor belki de. Çocuklarımızın gelişiminde oyunun ve doğru oyuncak seçiminin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Peki aldığım oyuncaklar çocuğuma uygun mu? Sağlığına zarar verecek bir özelliği var mı? Çocuğumun gelişimine faydası olacak mı? Ve bunun gibi bir sürü soru sürekli kafamızda dolanıyor. Oyuncak alırken bu soruların büyük bir çoğunluğuna cevap bile bulamıyoruz. Hatta çoğu zaman oyuncağı satanlardan daha fazla bilgimiz olabiliyor. Artık internet var ve gerektiğinde araştırabiliyoruz ama bu, çoğu zaman doğru bir bilgiye ulaşacağımız anlamına gelmiyor.


Yaşadığımız sıkıntıları fark eden  www.voimio.com bu konuda bir farkındalık yaratmak için Türkiye genelinde bir anket çalışması yapıyor. [http://bit.ly/voimio_anket] adresinden ulaşabileceğiniz ankete vereceğiniz cevaplar sayesinde Türk ebeveynlerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekilecek. Çocuğuna faydalı oyuncaklar almak isteyen ve detaylı bilgiye ihtiyaç duyan bizim gibi ebeveynler için de faydalı bir araştırma yapılmış olacak. Anket sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Sevgiler..
           

19 Mart 2014 Çarşamba

İkizlerle Evden Uzakta:)




Birkaç gündür yazı yazmıyorum.. Biraz tatildeydim de.. Geçen hafta çocukları alıp İzmit’te yaşayan can dostuma gittim. Uzun süredir görüşmüyorduk. En son onun düğününde görüşmüştük. Bu arada onun bir oğlu oldu şu an altı yaşında, benim de ikizlerim.. Sonunda zaman yaratıp biraraya gelebildik. Üniversiteden beri süren çok güzel bir arkadaşlığımız var onunla. Çocuklarımızla bir araya gelmekte ayrı bir keyif oldu.

Eşim bizi İzmit’e bırakıp döndü.. Çocuklar rahat bir yolculuk yaptırdı yine bize. İkisi de yol boyunca uyudular. Bu özelliklerini çok seviyorum. Yolculuktan korkmuyorum onlarla. Hemen uyku moduna geçiyorlar.  Neyse arkadaşıma kavuştuk ve çocuklarla baş başa kaldık. Uzun süredir ev dışında bir yerde kalmadıkları için tedirgindim biraz. Uyuyacaklar mı, oyun oynayacaklar mı, yoksa çıldıracaklar mı kestiremiyordum.. İlk gece tabi uyumadılar.. En geç saat dokuzda uyuyup kalan bıdıklarım saat on birde ancak uykuya daldılar. Gece birkaç kez uyanmalarına rağmen sabah erkenden yine ayaktaydılar.. Böylece koşturmamız başladı..

Sürekli evde olup yeni bir ortama girdikleri için merak duyguları oldukça yüksekti haliyle. Tabi hemen çekmeceler, dolaplar karıştırılmaya başladı. Gayet rahattılar tabi. Yeni gördükleri herşeyi incelediler. İkinci gün biraz daha alışmış olsalar da ağlama krizleriyle akşam oldu. Sürekli kucağımda oturmak istemeler, oyuncaklarla oynamamalar, herşeye mızmızlanmalar, hiçbir şey yememeler..

Derken üçüncü gün oldu ve bizimkiler yeni düzenlerine alıştılar. Akşam erkenden uyudular ve biraz da olsa bir şeyler yemeye başladılar. Arkadaşımın oğluyla oyunlar oynamaya da.. Biz de bu arada bol bol dertleştik tabi.. Yıllardır birikmiş konular ele alındı.. Sohbetler edildi, kahveler içildi.. İkimize de çok iyi geldi bu buluşmamız.

Ertesi gün çocuklar evde sıkıldı diye dışarı çıkalım dedik. Yakında bir alışveriş merkezi vardı oraya gittik. Alışveriş merkezine gittiğimizde benimkiler genelde arabalarından inmedikleri için kuzu kuzu etrafı izlerler, olaysız eve döneriz normalde. O gün arabadan indirmek gibi bir gaflette bulunduk. Oyun parkı vardı biraz eğlensinler diye indirdik. Birkaç oyuncağa binince hemen ortama alıştılar ve oyun parkından çıkaramadık çocukları. En son volümden çılgınlar gibi ağladılar. Zorla da olsa kucağımıza alıp bir alt kata indik. Bu arada asansör o kadar küçük ki arabamız sığmadı katlamak zorunda kaldık. Aklıma gelmişken bir çok AVM, market gibi yerlere bebek arabamızın ebatları küçük olmasına rağmen giremiyoruz. Binaları yaparken ikiz bebek arabalarını ve engellileri de düşünerek hareket etseler mutlu olacağım. Çünkü bizim arabanın giremediği bir çok yere engellilerin arabaları da giremiyor maalesef.

Evet alt kata biraz sakinleşmiş bir şekilde inmişken tam asansörün karşısında cep telefonu kılıfı satan bir reyon vardı. Kızım gitti cama resmen yapıştı. Cicili bicili renkli kılıfları oyuncak sandı. Nasıl ağlıyor oradan ayrılmamak için. Güç bela sonunda arabaya bindirdik ama ağlamalar bitmedi. Biraz dolaşalım dedik ama bizimkiler en yüksek sesten ağlamaya devam ettiler. Biraz oyalansınlar diye çubuk kraker verdik  ellerine. Onunla biraz oyalandılar ama ben gerildim tabi. Gidelim bari dedik. Yine araba asansöre sığmadı falan derken kızım elindeki çubuk krakerleri yerlere döktü. Alışveriş merkezinden nasıl kaçar gibi çıktık hatırlamıyorum. Bu arada ben cep telefonumu bir mağazada unutmuşum. Neyse ulaştılar sonra bana. Arkadaşım gidip aldı. Ama sanırım o da çok yoruldu bu geziden.

Neyse bir günde bari parka gidelim dedik. Çok güzel kocaman bir parka gittik. Oğlum uyudu.. Kızım koştu salıncaklara bindi. Saatlerce salıncaktan inmek istemedi. Bu arada oğlum uyandı. Beraber koştular oynadılar. Park gezimiz iyiydi eğlendiler.. Ta ki kızımın gözündeki kırmızılığı görene kadar. Gözü kanlanmıştı. Tabi panik yaptık doktora gittik hemen. Yolda oğlum kustu. Kızım çığlık attı. Sonunda doktora ulaştık. Önemli bir şey yok dedi doktor. Rahatladım derken  oğlum doktorun masasına kafasını vurdu. Onun da gözü aynen kardeşinin kanlandığı noktadan morardı. Bu günümüzü de böylece atlattık.

Kaldığımız sürece benim bebekler diyete girdi. Her zaman yedikleri yemekleri, yumurtayı bile yemediler. Arkadaşım ne yapacağını şaşırdı. Yapmadığı yemek kalmadı yesinler diye bizimkiler ağızlarını açmadı çoğu kez. Evden uzakta böyle maceralı günlerimiz oldu. Herşeye rağmen güzeldi.. Biz çocukları uyutup gece geç saatlere kadar oturduk. Tabi yorgunluk uykusuzluk etkiledi beni de.. Eve döndük ve çocuklarla beraber hepimiz hafif bir grip atlatıyoruz birkaç gündür.


Çocuklar eve girer girmez her yere koşturdular.. Oyuncaklarıyla oynadılar. Çok mutlu oldular. Evlerini özlemişler sanırım. Yeme düzenleri de eskisine geri döndü. Allah’ım ev kuşları.. Şimdi hayatımız normale döndü.. Buradan canım arkadaşım Hülya’ya bizi tüm zorluklarımıza rağmen sabırla ağırladığı için tekrar çok teşekkür ediyorum. İkizlerle yaşamadan ikiz bakımı nasıl oluyor anlaşılmıyor sanırım. Sürekli bana kolaylıklar dileyerek ayrıldık onunla.. Evden uzakta ikizlerle böyle geçti işte.. Bakalım bir daha ki gezimiz nereye nasıl olur.. Sevgilerimle..

10 Mart 2014 Pazartesi

Dört Mevsim Aşk.. Evlat..



Bir gün içime iki can düştü, kalbime de iki aşk.. İki kocaman aşk.. Yüreğim belki hiç bu kadar titrememişti, böyle yanmamıştı. O an vazgeçtim kendi canımdan. O iki can beni sarıp sarmalamaştı çoktan. Gerçek sevgi nedir, karşılıksız sevgi nedir anlamaya başlamıştım. İki canı koşulsuzca sevebilmek.. Her nefesinde önce onları düşünmek. Kendi canından önce onları düşünmek. Nasıl bir aşk nasıl bir sevgi bu.. Yaşanmadan bilinmeyen..

Bir ikiz annesiyim ben. Canına iki can katılan ve o andan itibaren hayatı değişen. Her şeyi iki kat yaşamaya zamanla alışan. Hiçbir şeye değişmeyeceğim de iki tane minik bedenin sevgisini yaşamam. Klasik söz hani tarifsiz bir duygu evlat sevgisi.. Bana tarif et deseler mevsimlere benzetirdim belki.. Bazen kış, bazen yaz.. Bazen de tatlı bir bahar. En uçta yaşanan duygular.. En zor anda bile kalbinizde cız eden bir aşk.. Yoğrulmuş bir karışım işte bu sevgi.  Hamuru minik iki kalp benim için..

Yaz mı kış mı bahar mı.. Nasıl bir tanım bu böyle derseniz anlatmak isterim size. Öncelikle  ilkbahar evlat sevgisi içinizi ısıtan, ılık ılık, tatlı tatlı yüreğinizi okşayan. Bulutların arkasından parlayan güneşle neşe ve umut veren. Tazecik dallarda yeşeren yapraklar arasında açılan çiçeklerle heyecanlandıran. Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde yaşarsınız bu duyguları. Umut verir, heyecan verir, neşelendirir sizi. İçinizi ısıtır ve yüreğinize çok iyi gelir tatlı tatlı.

Sonrası yazdır bu sevginin. Kucağınızda iki kocaman göz parlarken sımsıcak yaz güneşi aydınlatır hayatınızı. Her şey aşırı sıcaktır ve kalbinizde o sıcakla yanıyordur cayır cayır. Çünkü kucağınızdaki mucizeye şahit olmuşsunuzdur. Bir de iki taneyse bu mucize daha da yanmaktasınızdır. Hep böyle olsun hiç değişmesin istersiniz. Kendi canınızı unutmuş kalbiniz yalnız onlar için atmaktadır sanki. Yaz sıcağı nasılsa işte öyle yakıcıdır evlat sevgisi. Sizi kendinizden geçirir, eritir, bitirir.. Yanmaktayken koklarsınız o mis kokuyu, su gibi ferahlatır sizi.. Doyamazsınız.. Tekrar tekrar koklarsınız..

Sonbahar gelir ya sonra.. Arada yağmur yağar, rüzgar eser.. Biraz havalar serinler.. Ama güneş hep vardır. Bulutlar gelse de bilirsiniz oradadır. Kucağınızdaki mucize de bazen değişkendir işte.. Hep sıcak hep ılık olmaz tabi arada serinletir sizi. Rüzgar gibi esiverir. Ne yapacağınızı şaşırdığınız anlar olur, telaş içine düşersiniz bazen. Ama o sevgi bilirsiniz ki hep vardır ve gün geçtikçe artmaktadır. Evlat sevgisi bu işte. Hayatta ne yaşarsanız yaşayın asla azalmayan..

Bir de kışı var tabi bu sevginin. Bazen fırtınalar koparan, bazen soğuktan donduran. En uçlara alıp sizi götüren. Ne yaşarsanız yaşayın sizin içiniz hep yanar. O kor düşmüş bir kere. Soğuk olsa da siz yanmaktasınız zaten. En büyük imtihan ya hani evlat. Bunu düşünür her karda, her fırtınada en sakin liman olursunuz.. İçinizdeki aşkla karları eritir, fırtınaları durdurursunuz. Canınızdan çoktan vazgeçmiştiniz sonuçta. Görmez, duymaz, düşünmesiniz kendinizi. Vazgeçersiniz. Bilirsiniz kıştan sonra bahar gelir..


Yavrum.. Yavrularım.. Canımın parçaları, diğer yarılarım.. Asla sevmekten vazgeçmeyeceğim mucizelerim. İyiki canımdalar ve  bana bu muhteşem duyguları yaşatıyorlar..  Sevgilerimle..

8 Mart 2014 Cumartesi

Renkli Çekilişim Sonuçlandı:)




Merhabalar:) Çekilişimi yaptım ve kazanan bir asıl bir de yedek isim belli oldu. 

Kazanan Asil: nuray beyaz  Yedek: deniz sudagidan

Çekiliş sonucuna  BURADAN   ulaşabilirsiniz.

Sevgili  Nuray Beyaz tebrik ediyorum. Bu güzel hediye paketinin içindekileri güzel günlerde kullanmanı diliyorum. Bana 12 Mart 2014 tarihine kadar '' mutluikizannesii@gmail.com'' mail adresimden ad, soyad, adres ve telefon bilgilerini iletmen gerekiyor. 12 Mart 2014 tarihine kadar bana ulaşmazsan şans Deniz Sudagidan' a geçiyor.

Bu güzel hediye paketini hazırlamamda bana destek olan www.renklisiparis.com ' a çok çok teşekkür ediyorum. Mutlaka sitelerini ziyaret edip birbirinden güzel ürünlerini incelemenizi tavsiye ediyorum..

Bloguma üye olan ve sosyal medya paylaşımlarıyla beni destekleyen herkese çok teşekkürler. Bana niye çıkmadı diyenler, şans diyelim:) Başka bir çekilişte buluşmak üzere diyorum.. Sevgilerimle.. 

8 Mart..



Bu güzel çiçekler benden tüm kadınlara.. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü' müz kutlu olsun:)

6 Mart 2014 Perşembe

Çalışmayan İkiz Annesi



Ben kendi standartlarında yaşayan orta halli bir ikiz annesiyim. Çalışıyordum, bebekler doğduktan sonra ücretsiz izne ayrıldım ve iznimin son ayları yaklaşıyor. İşime dönme zamanı yaklaştıkça çocukları kime, nereye bırakacağım sorunu da ortaya çıkıyor yavaş yavaş. Öncelikle bakıcıya bırakmayı düşünmüyorum. İşe döndüğümde çocuklar iki yaşlarını doldurmuş olacaklar ve ben de doğrudan kreşe başlatmayı düşünüyorum. Bu benim tercihim. Sizin görüşleriniz farklı olabilir.

Bakıcı nasıl bakar tahmin edemediğim için belki de kreşe başlatma isteğim. Şu an tamamen evde ev işleri ve çocuk bakımıyla geçen bir hayatım var. Her günümüz yaklaşık olarak bir diğerinin aynı sayılabilir. Kış olması ve benim hala çocukları tek başıma dışarıya çıkaramamam etkili tabi bu durumda. Oturduğumuz apartmanın bahçesi yok. Yakınlarda bir park var ama oraya kadar gitmeyi göze alamıyorum. Zaten parkta pek müsait değil çocuklar için. Daha önce  yazmıştım, insanlar genelde hayvanlarının ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıyorlar. Dolayısıyla bizim dışarı çıkmalarımız hafta sonuna kalıyor. Hafta içi evdeyiz sürekli.

Tabi sürekli evde olduğumuz için çocuklar sıkılıyor. Yenilik, değişiklik istiyorlar. Oyuncaklarıyla daha az oynamaya başladılar bu aralar örneğin. Biraz oynayıp çabucak sıkılıp bir kenara fırlatıyorlar. Ben de yeni oyuncak almıyorum zaten bir sürü var ve sürekli yeni oyuncağa alıştırmak istemiyorum. Oyuncaklardan bıkınca birbirlerine sarıyorlar bir süre. Birinin elindekini diğerinin istemesi, birini diğerinin kovalaması, elbisesinden çekiştirip yerlere atması, kendince oyun sandıkları durumlara giriyorlar. Ondan da sıkılıp bana gelmek istiyorlar. İkisi birden kucağıma gelmek istiyor, tepeme çıkıyorlar bazen. Sonra koştur koştur odalarına gidiyorlar, yataklarına tırmanıyorlar, çekmecelerini karıştırıyorlar. Ben de bu arada hem onlarla oyunlar oynamaya hem de ev işlerimi yapmaya çalışıyorum. 

Beraber neler yapıyorsunuz derseniz kitaplarımız var onlar inceliyoruz. Defterlerimize karalamalar yapıyoruz. Müzik açıp oynuyoruz. Şarkı söyleyip hareketlerini yapıyoruz. Lego, yap boz yapıyoruz. Oyuncaklarla oynuyoruz. Araba sürüyoruz, bebeğe mama yediriyoruz. Topla gol atıyoruz.. Çok karışan anlarda televizyon açıyoruz ve televizyon izletiyorum. ''Aman sakın izletmeyin! '' uyarılarını sürekli duysam da maalesef açıyorum. Tabi gün boyu açık değil. Belirli programları izletiyorum.

Dün yine yoğun bir günümüzdü. Sabah kahvaltısı, mutfağın toplanması, çocuklarla oyun, yemek yapma, ev süpürme, çocukları banyo yaptırma, yemek yedirme, yeniden mutfağı toplama, çocukları uyutma, çamaşırları asma, kuruyanları katlama derken çocukların uyanması yeniden oyunlar, ikindi sütleri derken akşam oldu.. Her gün böyle tempolu değiliz ama saydıklarımdan banyo ve temizlik dışında diğerlerini her gün yapıyorum. Bu koşturma arasında fizik olarak çok yoruluyorum tabi. Bazen yorgunluktan çocuklara yetemediğimi düşünüp ‘’ Acaba ben beceremedim mi anne olmayı? ’’diye düşünüyorum. ‘’ Ev işleriyle uğraşmaktan yorulup çocuklarla yeterince ilgilenemiyor muyum? ‘’ diye düşünüyorum. Elimden geldiğince oturup onlarla oyunlar oynuyorum, ikisiyle de ayrı ayrı ilgilenmeye çalışıyorum ama ‘’ Yeterli değil miyim? ‘’ diye de düşünmeden edemiyorum.

Bir yardımcım olsa belki daha kolay olabilirdi işlerim. Ama şu an bir yardımcı alacak imkana sahip değilim. Çocuklar küçükken vardı ve tabi çok yardımı oluyordu bana. İstemediğim bazı davranışları olsa da  idare ediyorduk. O zamanlar daha çok yardıma ihtiyacım vardı tabi. Şimdi kendi kendilerine oyun oynayabiliyorlar ve bir süre yalnız bırakıp işlerimi yapabiliyorum örneğin. Gerçi ben başkasının yaptığı yemeği yiyemeyenlerdenim. Yardımcım varken o yemek yaparken mutfağa girmiyordum nasıl yaptığını görmeyeyim sonra yiyemem diye.. Şimdi haftalık temizliğe yardımcı geliyor ama ben o geldiği gün daha çok yoruluyorum. Sanırım başkasının yaptığı işler içime sinmiyor..

İşe dönünce nasıl bir hayatım olur bilemiyorum. Daha mı çok yorulurum daha mı rahat ederim şu an kestiremiyorum. Ama gün boyu bir evin içinde sürekli enerjik olma hali zor açıkçası. Yakınıyor muyum hayır elbette. Bu benim seçimim. İşime dönüp çocukları bakıcıya bırakabilirdim de.. Ya da kreşe gönderebilirdim. Ama ben kendim bakmayı seçtim bir süre. Yakınmıyorum çünkü ne kadar zorlansam da onlarla olmaktan mutluyum. Onlarla bir çok şey öğreniyorum ve kendimin de törpülenmesi gereken taraflarımı keşfediyorum. Yemeleri için ellerine verdiğim bisküvileri her yere ezdiklerinde eski hijyen takıntımın artık olmadığını farkediyorum. Onlar küçücük şeylere kahkahalarla gülerken demek ki gülmek için çok büyük nedenler aramamak lazım diye düşünüyorum. Yeni bir şey başardıklarında gözlerindeki sevinci görüp başka herşeyi unutabiliyorum. Her yeni kelimelerinde yorgunluğumu unutuyorum. O kadar alıştım ki herşeyi onlarla yapmaya kolayca işe dönebileceğimi de pek sanmıyorum.


Çalışmayan annenin ikizlere bakımı nasıl olur bol bol deneyimledim kısacası. Sırada çalışan annenin ikiz bakım deneyimleri var. Gerçi daha işe dönmeme aylar var ama dün çok yorulunca aklıma geldi işe başlayınca nasıl olur halim diye.. Yaşamadan bilinmiyor bir çok durum.. Ben de yaşayıp göreceğim.. Sevgilerimle..

4 Mart 2014 Salı

Anne Beni Farket!



Son zamanlarda mutlaka duymuşsunuzdur farkındalık kelimesini. Farkında olmak, kendinin, etrafındakilerin, diğer canlıların, yaşamın.. İnsanın hayatını değiştiren bir durum bence farkındalık. Bende öyle oldu da diyebilirim. İnsan kendisinin farkına varırsa değişmeye başlıyor hayatı yavaş yavaş. Öyle bir koşturmaca içindeyiz ki unutuyoruz kendimizi. Ne için yaşadığımızı.. Sadece günü tamamlama telaşındayız çoğu zaman. Farkında bile değiliz elimizin altından kayıp giden zamanın. Önce kendimizin farkına varmalıyız ki kalp gözümüz açılsın. Biz değişelim etrafımız da bizimle değişsin.

Nasıl olacak bu farkındalık peki? İnsan önce kendinin farkına nasıl varacak. Biraz ‘’Dur bakalım’’ diyerek kendine. Koşturmacanın içinde bir nefes alıp yavaşlayarak belki de. Gün içerisinde bir çok şey yapıyoruz. Bunların bir çoğu artık otomatik hale gelmiş alışkanlık olmuş davranışlar. Çalışıyorsak  sabah kalkıp işe gitmemiz, iş yerine yaptıklarımız, eve dönüşümüz ve evde yaşadıklarımız.. Çalışmıyor evdeysek sabah başlayan günlük işler ve akşam olana kadarki rutinimiz. Düşününce hep aynı şeyleri yaşıyormuşuz gibi gelebilir. Hep sanki bir sonraki gün yaşayacaklarımıza hazırlarız kendimizi. Hani okuyalım, işe girelim, evlenelim vs durumu. Anı yaşamak yerine hep yarına hazırlanırız.

İşte bu karmaşada durup ben ne yapıyorum diyebilmek farkındalık. Her ne yapıyorsak sadece onun farkına varabilmek. Yemek yaparken hani acaba tuz attım mı diye düşünürüz ya demek ki yemek yaparken yaptığımızın farkında değildik. Birisiyle konuşurken aklımızdan bir sürü düşünce geçer karşımızdakinin ne söylediğini sonra hatırlamayız ya yine farkında değiliz o anın. Sabah anahtarlarımı aldım mı acaba diye düşünürsek evden nasıl çıktığımızın farkında değiliz demek ki. Kısacası farkındalık her ne yapıyorsak ben şimdi bunu yapıyorum diye düşünüp diğer düşüncelerimizi durdurabilmek biraz. Dişimizi fırçalarken şimdi dişimi fırçalıyorum diye düşünmek örneğin. Geç mi kaldım işe saat kaç acaba diye düşünmemek.

Yaptıklarımızı düşünerek davranışlarımızın da farkına varabiliriz. Biri bize olumsuz bir söz söylediğinde hemen o kişiye kızmak yerine ‘’ Acaba hangi davranışım böyle düşünmesine neden oldu? ’’ diye kendimizi sorgulayabiliriz. ‘’ Bu olaydan benim ne öğrenmem gerekiyor? ’’ diye de.. Bir de ‘’ Acaba aslında bana ne söylemek istiyor? ’’ diye..  Kendimizi, duygularımızı sorguladıkça farkındalığımız artacak ve anı yaşamaya başlayacağız. Kendi içimize dönerek kızgınlıklarımızı, öfkelerimizi, hırslarımızı, mutsuzluklarımızı kimseyi suçlamadan tüm sorumluluğu üstelenerek sorguladığımızda değişim başlar hayatımızda.

Kendimizin farkına vardıkça etrafımıza da farkındalığımız artar. Eşimiz ve çocuklarımızla olan ilişkilerimiz değişir. Biri bize bir şey söylediğinde ‘’ Ne söylüyor, aslında ne söylemek istiyor?’’ bakışıyla yaklaşmamız ilişkilerimizi kuvvetlendirir. Herkes kendini anlatır cümlelerinde. Biri size bir öğüt veriyorsa aslında kendine söylemektedir bunu. Örneğin ‘’ Biraz daha sakin ol, üzme kendini. ‘’ derken belki de sakinlik kendinin ihtiyacıdır. Tabi her söylenenin altından alınacak bir şey bulmak değil belirtmek istediğim. Bana saçın güzel olmuş dedi, acaba beğenmedi de dalga mı geçiyor yaklaşımı değil. Sadece bize söylenenin farkına varabilmemiz gerekli olan. Biraz bu gözle bakmak lazım kişilere, olaylara, durumlara.. Görünenin arkasında ne olduğunu görebilme yeteneği biraz farkındalık.

Bebekler bize bunu hatırlatır aslında. Henüz konuşamayan bebek ağlayarak kendini ifade etmeye çalışır. Biz de ‘’ Acaba aç mı, altı mı kirli, gazı mı var? ‘’ diye tahmin etmeye çalışırız. Büyüyüp kendini ifade etmeye başladıkça biraz daha kolaylaşır işimiz. Ama bazen bir kelime onlar için farklı bir anlam ifade edebilir. Mama der örneğin aç sanırsınız aslında o su istemektedir. Tıpkı bebeklerde gördüğümüz bu durumu hayatımıza uygularsak iletişimimiz ve farkındalığımıza artacaktır. Eşimizden bir şey istediğimizde verdiği cevap hoşumuza gitmeyebilir bazen. Bir de ''Ne söylüyor, aslında ne söylemek istiyor? '' diye düşünürsek onu anlamamız kolaylaşabilir.

Çocuklarla kaliteli iletişim için bence kilit noktalardan biridir bu durum. Onlar büyüyüp artık kendilerini kolayca ifade etseler de bazen söyledikleri, söylemek istedikleri olmayabilir. Sadece yapmamız gereken onların söylediklerine dikkat etmemiz. Çocuklarımızı dinleyip karşılığında seni anlıyorum mesajını onlara verebilmemiz. Çığlık çığlığa ağlayan çocuğumuz ‘’Anne beni biraz sev! ‘’ diyor olabilir. Bacağımızdan çekiştiren çocuğumuz ‘’ Anne birazcık benimle ilgilen! ‘’ diyordur belki. Oyuncaklarını sağa sola fırlatıp çarpan çocuğumuz ‘’ Ben oyuncak değil, seni istiyorum anlasana! ‘’ mı diyor acaba.. Yemek yemeyi ısrarla reddeden çocuğumuz ‘’ Ben yemekle değil sevgiyle doyurulmak istiyorum! ’’ da diyor olabilir. Birazcık farklı bakmamız lazım sanırım olaylara. Olumsuz gördüğümüz davranışlarını yargılamak yerine anlamaya çalışmak çocuklarımızı sadece.

Çok koşturan, her yeri dağıtan çocuğumuzu hemen ‘’ Yaramaz bu çocuk! ’’ diye etiketlemek yerine aslında merak duygusunu geliştirdiğini farketmek.. Sürekli baskı ve sınırlar koyarak engellemek yerine çocuğun kendi olmasına izin vermek.. Önceliği çocuklarımıza vermek. Bazen ev işlerimiz, telefon görüşmelerimiz, izlediğimiz televizyon programları, komşuyla iki çift lafımız, internet gezmelerimiz öncelikli olabiliyor hayatımızda. Bu arada ben işimi yapayım sen oyna diye bıraktığımız çocuğumuz saatlerce bizden onunla ilgilenmemizi bekliyor. Sıranın kendine gelmesini. İşte o gözlerde görebilirsiniz ''Anne beni farket! '' bakışını..

Zaman hızla geçiyor ve çocuğumuza ‘’ Aa ne zaman büyüdün sen anlamadım.’’ derken buluyoruz kendimizi. Çünkü onlar büyürken başka önemli işler peşinde koşup farketmedik belki. Yaptığımız her iş unutuluyor da geriye sadece anılar kalıyor. Çocuklarımızla güzel anılar kalsın istiyorsanız birazcık onları anlamaya çalışın. Siz otuz yıldır hayattaysanız onların kaç yıldır hayatta olduklarını düşünün ve biraz da o gözle bakın çocuklarınıza.

Bir ikiz annesi olarak ben çocuklarımla öğreniyorum bir çok şeyi. Sabırlı olmayı, sakin olmayı örneğin. Farkındalığım onlarla artıyor. Yaptıkları bir hareket söyledikleri, bir kelime beni bir basamak yukarıya taşıyor bazen. Özgüveni olan çocuklar yetiştirmeye çalışıyorum ve bunun için de önce kendi özgüvenimi geliştiriyorum. İki birey yetişiyor karşımda ve bazen ne yapacağımı şaşırdığım anlar oluyor. İkisine de eşit yaklaşma telaşım beni endişelendiriyor. İki tane çığlık atan çocukla bazen elim ayağıma dolaşıyor. Bazen ikisi de bana sarılmak kucağıma gelmek istediğinde işler karışıyor. Bir oyuncak iki el arasında kopma noktasına gelebiliyor. Böyle anlarda hep önce kendim durup sakinleşmeyi tercih ediyorum. Hani oksijen maskesini önce kendine takma durumu. O anda ikisinin de ne söylemek istediğine odaklanıyorum. Yani farkında olmaya çalışıyorum. Ben ne kadar sakin olup onları anlamaya çalışırsam onlar da o kadar çabuk sakinleşiyor. Önemli olan her anın kıymetini bilebilmek sanırım. Herkesin hayatın farkında olmasını diliyorum. Sevgilerimle..




28 Şubat 2014 Cuma

Blogum En Güzel Seçildi:)



Daha önce www.blogdeposu.blogspot.com' da ''En Güzel Aile Blogları'' yarışmasına katıldığımı yazmıştım hatırlarsınız. Bugün yarışma sonuçlanmış ve blogum birinci seçilmiş. Çok mutlu oldum bu habere. Blogumu güzel bulup oy kullanan herkese çok teşekkür ediyorum. Bu arada güzellik denince akla hemen görsellik gelir. Blogumun tasarımını yapıp bu güzel görünümüne kavuşturan www.bloggertasarim.com' a buradan tekrar teşekkür ediyorum. Blogunuz varsa ve tanıtımını yapmak isterseniz siz de www.blogdeposu.blogspot.com 'u ziyaret edin derim. Yarışma sonucuna BURADAN ulaşabilirsiniz. Sevgiler..

25 Şubat 2014 Salı

Renkli Bir Çekilişim Var.. Katılır mısınız?




Merhaba.. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken blogumun sizlere bir hediye paketi var. Yine yapacağım mini bir çekilişle bir kişi resimde gördüğünüz hediyelere sahip olacak. Bu güzel hediye paketindeki ürünleri www.renklisiparis.com' dan seçtim sizler için. Destekleri için onlara çok teşekkür ediyorum öncelikle.

Hediye paketimde neler var birazcık anlatayım sizlere.. Ayrıntılarını www.renklisiparis.com’ da görebileceğiniz 6 adet çiçek desenli ahşap bardak altlığı, 1 adet çiçek desenli nihale, 1 adet My Home kapı süsü, 1 adet kırmızı güllü defter, 1 adet strawberry mini metal kutu, 1 adet instagram mini metal kutu ve 1 adet piknik magnet bulunuyor paketimde. Renkli siparişin bir çok ürün çeşidi var ve ben zorlandım hangisini seçeceğimi. Çünkü hepsi birbirinden güzel. Günlük kullanımınıza uygun şık metal ürünler, doğal ahşap ya da mdf naturel dekoratif ürünler, birbirinden güzel parti ürünleri, aksesuarlar, yaratıcılığınıza yardımcı olacak hobi ürünleri ve çok cici kırtasiye malzemelerini bulabilirsiniz bu sitede. Gerçekten oldukça renkli ve çok cici ürünleri var ve dolayısıyla siparişinizde renkli oluyor doğal olarak. İsterseniz BURADAN siteyi daha ayrıntılı inceleyebilirsiniz.

Peki çekiliş nasıl olacak derseniz bloguma üye olarak takibe alanlar ve yazıyı herhangi bir sosyal medyada paylaşıp yorum alanına linkini bırakanlar arasında gerçekleşecek bu çekiliş. Daha önceden bloguma kayıtlı olanlar doğrudan çekilişe dahil oluyorlar. Takip etmeyenler blogumda ‘’ Daimi Konuklar ’’ bölümünden ‘’ Bu Siteye Katılın ’’ linkine tıklayarak kolayca takibe alabilirler blogumu. İnstagram, twitter, facebook, google+ hesaplarında paylaşım yapanlar paylaşım sayıları kadar çekiliş hakkı kazanacaklar. Blogumu takibe almak yine bir çekiliş hakkı kazandıracak.


Çekiliş 8 Mart 2014 Cumartesi saat: 20:00 ‘de son bulacak. Aynı akşam kazananı duyuracağım. Şimdiden tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü' nü kutluyorum. Bu hediye paketi de bu güzel günde blogumdan minik bir hediye olsun istiyorum. Şimdiden herkese bol şans ve teşekkürler. Sevgiler.

ÖNEMLİ NOT:  Blogumu takibe almakta zorlanan arkadaşlar olduğu için ilk şart olarak blog takibini çıkardım. Sadece herhangi bir sosyal medyada bu duyurumu paylaşmanız yeterli. Blogunuzda, facebook ya da twitter da çekiliş duyurumu paylaşırsanız lütfen linkini yorum olarak bırakın. Her paylaşımla ek bir çekiliş hakkı kazanacaksınız. İlginize çok teşekkürler..

Not: Yurtdışından katılanlar yurtiçinde bir adres verdikleri takdirde katılabilirler. Yurtdışına gönderim yapamıyorum.  Anlayışınız için teşekkürler..