1 Aralık 2013 Pazar

Bebeğinizin Zihin Haritasında Ne Var?


Maslow' un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidini mutlaka okul yıllarından hatırlarsınız. Bu piramitte insanların ihtiyaçları basamaklar halinde gösterilir ve alt basamakların üst basamakları etkilediği söylenir. En alt basamakta insanın fizyolojik ihtiyaçları, ikinci basamakta güvenlik ihtiyacı, üçüncü basamakta sevme sevilme, ait olma ihtiyacı, dördüncü basamakta değer ihtiyaçları ve son basamakta da kendini gerçekleştirme ihtiyacı bulunur.


Bir bebek dünyaya geldiğinde önce onun açlık, barınma, ısınma gibi fizyolojik ihtiyaçları karşılanmalıdır. İyi beslenemeyen, kötü şartlarda barınmak zorunda kalan bir bebek kendini güvende hissedemeyecek ve dolayısıyla sevilmediğini düşünecektir. Sevilmediğini düşünen bir bebek endişeli, huzursuz, tedirgin olabilir. Örneğin bebek düzenli bir şekilde beslenmez uzun süre aç bırakılırsa ne zaman karnının doyacağını bilmediğinden endişeli olacaktır. Uzun süre aç bırakılan bebeklerin daha sonra obez olma risklerinin daha fazla olduğu uzmanlar tarafından söylenmektedir.


Fizyolojik ihtiyaçları karşılanan bebek kendini güvende hissedecektir. Bir üst basamaktaki bebeğin sevildiğini ve bir yere ait olduğunu hissetmesi güvende olduğunu hissetmesiyle daha kolaylaşacaktır. Elbette sevilen, bir aileye ait olduğunu hisseden bebek kendinin kabul gördüğünü hissedecek ve değer ihtiyaçları ona göre şekillenecektir. Saygı, kabul görme gibi bu sosyal ihtiyaçlar alt basamaklarda yaşanılan deneyimler sonucu oluşur ve böylece ego oluşur. Bir alt basamaktaki ihtiyacın karşılanmaması üst basamaktaki ihtiyacın olumsuz etkilenmesine sebep olur. Yeterli düzeyde karşılanması da elbette olumlu etkileyecektir.


İnsanların zihin haritaları 0-6 yaş arasında şekillenir. Her bireyin zihin haritası farklıdır ve sadece kişinin kendisine özeldir. Bebeklerimize doğdukları  andan itibaren yaşattığımız her duygu onların zihin haritalarına kodlanarak yerleşir. Bebek sürekli şiddet uygulanan bir ortamda yaşıyorsa, sevgi görmüyorsa kendini güvende hissetmeyecektir. Korkulu, endişeli, tedirgin, huzursuz olacak ve zihnine bu duyguları kodlayacaktır. Güvende olmadığını hissettiğinden ilerde insanlara güvenmekte zorlanacaktır. Sevgi görmemişse zihninde öyle bir kod olmadığından daha sonra insanları sevmekte zorlanacaktır. Sürekli nefret, öfke duygularıyla büyütülmüşse hayattan nefret edecektir. Sıcak ilişkilerin olduğu, kendini iyi ifade edebilen ebeveyne sahip, huzurlu, sevgi dolu bir ortamda büyüyen çocuk insanlara güvenecek ve daha kolay sevebilecektir. Şefkat ve merhamet duygularını ailede görmüşse vicdan sahibi olacaktır. Kısacası nasıl bir ortamda büyüdüysek şu anda zihnimizde o anların kodları var ve o kodlara göre yaşıyoruz.

Herkesin kodları birbirinden farklı. Aynı ailede yetişen kardeşler bile birbirinden farklı zihin haritalarına sahip. Anne ya da babanın herhangi bir davranışını bir kardeş iyi olarak kabul etmiş diğeri kötü olarak kabul etmiş olabilir. Çünkü her bireyin dünyayı algılama şekli farklı. Birini yargılamadan önce bunu düşünürsek sanırım daha olumlu düşünebiliriz. Örneğin mavi dediğimiz zaman bu herkes için farklı bir nesneyi, olayı veya durumu ifade eder. Belki birçok kişinin aklına deniz gelir ama herkesin düşündüğü deniz görüntüsü birbirinden farklıdır. Onun için şunu bilmeliyiz ki karşımızdaki bizim söylediklerimizi kendi kodlarıyla anlıyor. Dünyayı bizim gözlerimizle değil kendi gözleriyle görüyor. Belki bunu bilirsek daha az ön yargılı olabiliriz.

Peki bebeklerimizin, çocuklarımızın zihin haritaları oluşurken biz ne yapmalıyız? Elbette onların ihtiyaçlarını elimizden geldiği kadarıyla karşılamalıyız. Düzenli beslenme alışkanlığı kazanması için düzenli beslemeli, yine düzenli uyku alışkanlığı için düzenli uyutmalıyız. Çünkü ne zaman karnının doyacağını, ne zaman uyuyacağını, ne zaman banyo yapacağını, ne zaman altının değişileceğini bilmek  bebeği rahatlatır ve güvenlikte olma hislerini güçlendirir. Elbette en önemlisi bebeklerimize sevgimizi gösterebilmeliyiz. Onların en çok ihtiyacı kucaklanmak. Aman kucağa alıştırmayın diyenleri fazla dinlemeyin ve çocuklarınızı bol bol kucaklayın. Sevginin en kolay ifade şekli bu bence. İlerde başkasına dokunmaktan çekinen çocuklar genelde bebekken az dokunulan sevilen kişiler oluyor.

 Onlara sevgimizi davranışlarımızla belli etmeli ve onları sevdiğimizi sık sık söylemeliyiz.  Çocukların yanında kavga etmemek diğer önemli bir durum bence. Mutlaka eşinizle sorunlarınız olacaktır ama bunu çözmek için çocukların uyumasını bekleyin. Sesiniz yükseldiği anda çocuklar sessizce sizi izler. Onlar her şeyin farkında biz farkında olmasak da. Onlara karşı hiç bir davranışı abartmamalıyız. Olumlu davranışı da olumsuzu da. Özellikle istediği her şey fazlasıyla yapılan çocuklar sahip olamayacakları şeylerle karşılaşınca büyük hayal kırıklığı yaşayabiliyor. '' Sen çok iyisin, üstünsün, çok zekisin '' gibi sözlerle egosu yükseltilmiş çocuklar en küçük başarısızlıkta kendilerini aşırı suçlama eğiliminde olabiliyor ya da sosyal hayatta arkadaş edinmede zorlanabiliyor. Çocuklarımızın bedeninden çok ruhunu beslemeye çalışmalıyız. Ne kadar zor durumda olumsuz duygular içinde olsakta onların bu durumdan en az seviyede etkilenmesi için önce onları düşünerek hareket etmeliyiz. 

Ben de herkesin yaşayabileceği gibi bazı zor durumlar yaşadım. Bazen başka kişilere durumlara ya da olaylara kızgın olduğum halde çocuklarıma sinirlendiğimi, sesimi yükselttiğimi farkettim. Bir çok şeyi bildiğim halde neden böyle davrandığımı sorguladım ve buldum. Elbette benim de zihin haritamda kodlar var. Belki annelikle ilgili olumsuz kodlara sahibim diye düşündüm. Çocuklarımı çok sevmeme rağmen olumsuz kodlamalarım davranışlarımı etkiliyor olabilir diye düşündüm. Davranışımı değiştirmeye karar verdim.

Olumsuz bir davranışınızı fark ettiğiniz anda olumluyla değiştirebilirsiniz. Önemli olan farkında olmak. Ben davranışımı fark ettikten sonra '' Asla çocuklara sesimi yükseltmeyeceğim. '' dedim. Bu kararımı şimdi uyguluyorum. Çocuklar bazen inatlaşabiliyor, ağlama krizine girebiliyor, yemek yemek istemiyor, uyumak istemiyor, yapma dediğin davranışı ısrarla yapmaya devam edebiliyorlar.  Böyle durumlarda önce onların sakinleşmesini bekliyorum. İlgilerini farklı bir yöne çekerek olayı unutturmaya çalışıyorum. Bu bazen zaman alıyor. Bazen tüm çabalarım boşa çıkıyor ağlamalar durmuyor. Ama sonunda susuyor ya da sakinleşiyor. Biraz sabır gerekiyor.


Bir de ben bu farkındalıktan sonra onların bana emanet olduklarını hatırladım. Onlar bana Yaradan' ın emaneti. Ben bu emanetin sorumluluğunu taşıyorum. Zorlandığım her an bunu hatırlayıp sakinleşiyorum. Çocuklarımızın zihin haritalarını elbette bizim kontrolümüzde değil. Olumsuz duygular düşünceler de kodlanacak zihinlerine. Biz ne kadar engellemeye çalışsakta sosyal hayatın içinde birçok deneyim yaşayacaklar .Önemli olan bizim elimizden geldiğince sakin, sevgi dolu olabilmemiz. Çocuğumuza önemli ve değerli olduğunu, olduğu gibi kabul edildiğini davranışlarımızla göstermemiz gerekiyor tabi. Bu davranışları anne baba olarak ortaklaşa sergilememiz gerekiyor. Çocuk sadece annenin ya da babanın değil çünkü. Bu yazıyı yazarken en çok sokaklarda yaşayan ve yetiştirme yurtlarında yaşayan çocuklar geldi aklıma, Hayatlarında eksik olan diğer şeyler gibi hangi duyguları eksik diye düşündüm, üzüldüm. Sahip olduğumuz her şey için her zaman şükretmek lazım. Şükürler olsun dünya tatlısı iki bebeğe sahibim ve onların gelişimi için elimden gelen her şeyi yapabiliyorum. Sevgiler.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder